Foto: Oğuzhan Haznedar
Röportaj: Semra Çakmak
Bize kendinizi tanıtır mısınız akabinde şirkette yer aldığınız pozisyon ve neler yaptığınıza dair bilgi edinebilir miyiz?
Elektrik mühendisiyim. 39 yıllık çalışma hayatımın büyük bir kısmını Siemens’te geçirdim. 22 yıl boyunca da Genel Müdür olarak ve özellikle yenilenebilir enerji alanında çeşitli şirketlerde birçok rüzgâr, güneş ve biyogaz santrallinin proje ve uygulama safhalarında yönetici olarak görev yaptım. 2021 yılında, Tatmetal’de Enerji ve Yatırımlar Direktörü olarak göreve başladım ve şu anda Tatmetal yeni enerji şirketi Şule Enerji’de Genel Müdürlük görevini sürdürüyorum. Tatmetal’in özellikle yenilenebilir enerji alanındaki yatırımlarını geliştirme ve uygulamaya alınması görevini yürütüyorum. Aynı zamanda Eurosolar Derneği Yönetim Kurulu üyesiyim.
Zonguldak’ta bulunan tesislerde çatılara GES kurulumu yaptınız, 9 MW üretim sağlıyorsunuz, bu durumun GES kurulu işletmelere sağladığı avantajlardan bahseder misiniz?
GES kurulumlarının sağladığı avantajlar oldukça fazla. Öncelikle, kendi enerjimizi üretmek elektrik faturalarımızı ciddi ölçüde düşürüyor. Bu, özellikle enerji yoğun bir sektör olan çelik sanayisi için büyük bir maliyet avantajı sağlıyor. GES yatırımı başlangıçta maliyetli gibi görünse de orta ve uzun vadede önemli tasarruflar sağlıyor. Enerji üretim maliyetlerimiz sabit kalırken, dışarıdan alınan enerji fiyatlarının artışından etkilenmiyoruz. Ayrıca, devlet teşvikleri ve vergi avantajlarından yararlanarak yatırım maliyetlerimizi düşürebiliyoruz. Çevresel açıdan bakıldığında, güneş enerjisi fosil yakıtlara kıyasla çok daha düşük karbon emisyonuna sahip. Bu, çevresel sorumluluk bilincine sahip bir şirket olarak itibarımızı artırıyor. Çelik üretiminde yenilenebilir enerji kullanarak sürdürülebilir bir üretim süreci oluşturuyoruz ve bu da çevre dostu bir üretici olarak tanınmamızı sağlıyor. Kendi enerji kaynağımıza sahip olmak, enerji tedarikinde dışa bağımlılığı azaltıyor ve enerji güvenliğimizi artırıyor. Yenilenebilir enerji kullanımı, kurumsal sosyal sorumluluk politikalarımızın bir parçası olarak değerlendirilebilir ve bu da müşteriler nezdinde pozitif bir imaj yaratıyor. Çevre dostu uygulamaları olan şirketler, günümüzde hem müşteriler hem de yatırımcılar tarafından daha çok tercih edilmektedir. Yenilenebilir enerji kullanımı ile elde edebileceğimiz yeşil sertifikalar, özellikle ihracat pazarlarında rekabet avantajı sağlar. Bu avantajlarla, çatı GES kurulumu sayesinde hem maliyetlerimizi düşürebilir hem de çevresel ve sosyal sorumluluklarımızı yerine getirebiliriz. Bu da işletmemizin sürdürülebilirliğini ve rekabet gücünü artırır.
Yenilenebilir enerjiler kapsamında Karabük'te yeni bir yatırım çalışmanız var. Bu süreci daha detaylı anlatabilir misiniz? Ayrıca, yenilenebilir enerjiye yönelik planlanan projelerinizden bahseder misiniz?
Ereğli'deki tesislerimizde, çatılarımıza güneş paneli kurarak 9 MW'lık bir enerji üretim kapasitesine ulaştık. Bu, toplam tüketimimizin yüzde 10'una denk geliyor. İlave kapasite artırma arayışlarımızda, Enerji Bakanlığının Milli Emlak arazilerini yenilenebilir enerjiye tahsis etmesi kapsamında ihale ile 2 adet saha aldık. Bu sahalara da GES kurulumu ile ilgili izin ve ihale süreçlerimiz devam ediyor ve bu alanlarda yaklaşık 8 MW kapasiteye ulaşmayı hedefliyoruz. Tüketim gücümüzü dikkate alarak yeni kapasite arayışlarımız ve kurulumlarımıza devam etmek istiyoruz. Bu maksatla güneş ve rüzgâr projeleri ile yakından ilgileniyoruz.
Rüzgâr enerjisi santrali kurulumları öncelikleriniz arasında yer alıyor. RES’e yaptığınız yatırımlardan ve gelecekteki projelerinizden bahseder misiniz?
Özellikle rüzgâr santralleri daha büyük kapasitelerde güç üretme şansı verdiği için bu alandaki arayışlarımız sonuç verdi ve 60 MW lisansa sahip bir rüzgâr santrali kurulumunu üstlendik. Bu santral devreye girdiğinde toplamda yaklaşık 200 milyon kWh daha elektrik üretebileceğiz. Ayrıca sahamızın müsait olması sebebiyle kapasite artışı talebinde bulunduk ve ilave 72 MW daha kapasitemizi artırma şansımız olacak. Yani rüzgâr santralleri konusunda da yatırımlarımıza devam etmek istiyoruz.
Sıfır karbona ulaşmak için yaptığınız çalışmalar var mı? Varsa bu çalışmaları anlatabilir misiniz?
Bu alanda çeşitli çalışmalar yürütüyoruz. Ereğli’deki tesislerimizin çatılarına kurduğumuz güneş enerjisi sistemleri ile 9 MW, Karabük'te kuracağımız sistemlerle 8 MW enerji üretimi sağlıyoruz. Ayrıca, rüzgâr enerjisi yatırımlarımız ile yenilenebilir enerji üretimimizi çeşitlendiriyoruz ve karbon emisyonlarımızı azaltıyoruz. Enerji verimliliği yüksek makineler ve teknolojiler kullanarak enerji tüketimimizi optimize ediyor, daha iyi izolasyon ve ısı geri kazanım sistemleri ile enerji kayıplarını en aza indiriyoruz. Sürdürülebilir üretim süreçleri uygulayarak atıklarımızı minimize ediyor ve geri dönüştürüyoruz. Çalışanlarımıza enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik konularında eğitimler vererek çevre bilincini artırıyoruz. Bu çalışmalarla sıfır karbon hedefine ulaşma yolunda ilerliyoruz.
Enerji verimliliği sağlamada ne kadar ileridesiniz verimliliğe dair gelecek hedeflerinizi neler oluşturuyor?
Gelecek hedeflerimiz arasında, mevcut enerji verimliliği projelerinin kapsamını genişletmek, dijitalleşme ve otomasyon çalışmalarını artırmak, yenilenebilir enerji kaynaklarını daha fazla entegre ederek enerji verimliliğimizi ve sürdürülebilirliğimizi artırmak bulunuyor. Daha gelişmiş ölçüm ve izleme sistemleri kurarak enerji tüketimini anlık olarak takip etmeyi ve gerekli iyileştirmeleri hızlı bir şekilde yapmayı planlıyoruz. Ayrıca, enerji verimliliği çalışmalarımızın yanı sıra, karbon ayak izimizi azaltmaya yönelik daha geniş kapsamlı projeler de geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu hedefler doğrultusunda, enerji verimliliğini sürekli artırarak hem maliyetlerimizi düşürmeyi hem de çevresel etkilerimizi minimize etmeyi amaçlıyoruz.
Yaşam Döngüsü Analizini nedir bahseder misiniz?
Yaşam Döngüsü Analizi, bir ürünün veya hizmetin çevresel etkilerini ham maddenin çıkarılmasından başlayarak üretim, kullanım ve nihai bertarafa kadar tüm aşamalarında değerlendiren bir yöntemdir. Bu analiz, çevresel etkileri en aza indirmek amacıyla tasarım ve üretim süreçlerinde daha bilinçli ve sürdürülebilir kararlar alınmasını sağlar. Ham maddenin temin edilmesi sürecinde çevresel etkilerin değerlendirilmesiyle başlar. Ürünün üretiminde kullanılan ham maddelerin çıkarılması ve işlenmesi aşamasında meydana gelen enerji tüketimi, atık ve emisyonlar analiz edilir. Ürünün tüketiciye ulaştırılması sürecinde de çevresel etkiler incelenir. Ürünün kullanım ömrü boyunca oluşturduğu enerji tüketimi, atık ve diğer çevresel etkiler de bu analiz kapsamında değerlendirilir. Son olarak, ürünün kullanım ömrü sona erdiğinde, geri dönüşümü, yeniden kullanımı veya atık yönetimi süreçlerinde meydana gelen çevresel etkiler analiz edilir.
Yaşam döngüsü analizi, en büyük çevresel etkilerin hangi aşamalarda meydana geldiğini belirleyerek bu etkileri azaltma fırsatları sunar. Örneğin, bir ürünün tasarım aşamasında daha az enerji tüketen malzemelerin seçilmesi veya geri dönüştürülebilir malzemelerin kullanılması gibi stratejilerle çevresel etkiler minimize edilebilir. Sonuç olarak, yaşam döngüsü analizi, ürünlerin veya hizmetlerin çevresel etkilerini kapsamlı bir şekilde değerlendirerek sürdürülebilirlik ve verimlilik artırma fırsatları sunan önemli bir araçtır. Bu yöntem, çevresel sorumluluk bilincine sahip şirketlerin daha sürdürülebilir ve çevre dostu üretim süreçleri geliştirmelerine yardımcı olur.