Röportaj: Semra Çakmak
Ember Enerji Analisti Bahadır Gümüş ile Türkiye'de kömürden elde edilen enerji, santrallerin sera gazı salnımı, yapımı planan santraller ve kömür santrallerinin canlılara ve çevreye verdiği zarar üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.
İlk olarak elektrik üretiminde kömürün payı nedir? Bu oranın çevreye verdiği zararın boyutu nedir?
Türkiye’de 2023 yılında 118 TWh’i geçen rekor elektrik üretimi ile kömürün elektrik üretimi içerisindeki payını %36’ya ulaştırmıştır. Aynı zamanda bu üretim ile Avrupa’da ikinci en büyük kömürden elektrik üretimi gerçekleştiren ülke olmuştur. İthal kömürün payı %22 iken yerli kömür payı %14 olarak gerçekleşmiştir.
Kömürlü termik santrallerin yıllık karbon salımlarının 110 milyon ton’dan (Mt) fazla olduğunu hesaplıyoruz. Bu değer ise Türkiye’nin toplam emisyonlarının neredeyse beşte biri. Bu miktar tek başına ulaştırma sektörü toplamından yüksek. Ayrıca bu santraller yerel düzeyde hava kirliliğine sebebiyet verirken yıllık 22 milyon ton kül ve cüruf oluşturmaktadır. Çıkan bu katı atık, özel kül ve cüruf depolama sahalarında depolanmaktadır.
2022 Aralık sonu itibariyle Türkiye’de kömürle çalışarak elektrik üretimi yapan 67 tane santral var. Temiz enerji hedefine odaklanılan bir dönemde kömürden elektrik üreten 67 santralin varlığını nasıl açıklayabiliriz.
Türkiye’de bulunan kömüre dayalı termik santral kurulu gücü 22 GW değerindedir. Bu santrallerin yarısı ithal, yarısı ise yerli kömür ile çalışmaktadır. Bu santraller uzun yıllar sisteme baz yük sağladıkları gerekçesiyle sistemde tutulan santrallerdir. Ancak yeni yaptığımız araştırmada, özellikle yerli kömüre dayalı termik santrallerin oldukça sık arıza yaşadıkları, düşük verimlilikte çalıştıkları ve yıl boyunca üretim kapasitelerinin oldukça altında çalıştıkları ortaya konulmuştur. Tüm dünyanın temiz enerji geçişini hızlandıracak adımlar attığı günümüzde Türkiye’nin de bu verimsiz santralleri sistemde tutma çabası artık ekonomik bir ağırlık ve ilave kirlilikten başka bir anlam ifade etmemektedir. Bu düşük verimli santraller kolaylıkla uzun yıllar temiz enerji üretebilecek rüzgâr ve güneş enerji santralleri ile ikame edilebilecek durumdadır.
Kömür santrallerinin çoğu ithal kömürle çalışıyor. Aslında ithal kömürün sebebi elektrik üretimi. Hem ekonomik anlamda hem de çevresel olarak yük altında kalınan bir işletmede neden ısrar ediliyor?
İthal kömüre dayalı santrallerin kurulumu ve işletilmesindeki ısrar aslında elektrik şebekesine istikrarlı şekilde elektrik verebilmek, diğer bir deyişle baz yük sağlamayı amaçlamaktadır. Ancak, Uluslararası Enerji Ajansı, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı ve göre artık güneş ve rüzgârdan elektrik üretimi fosil yakıtlardan ucuzdur. Bu durumda Türkiye’nin de daha fazla vakit kaybetmeden elektrik sistemini, yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik üretiminin toplam üretim içerisinde yüksek paylara ulaşmasına imkân verecek şekilde altyapı yatırımlarını planlaması ve uygulamaya koyması gerekmektedir. Böylelikle her yıl dışarıya ödenmesi gereken ithal kömür maliyeti yerine uzun yıllar boyunca temiz enerji üretebilecek güneş ve rüzgâr santral yatırımlarının onu açılabilir.
Sera gazı emisyonlarını azaltmak için kademeli olarak kömür kullanımının azalması gerekiyor. Peki bu noktada devlet nasıl politikalar uyguluyor? Şu an halihazırda yapımı planlanan termik santralleri var, bu yolda asıl yapılmak istenen ne?
Türkiye’de hâlihazırda yapımı devam eden büyük çaplı bir kömür projesi bulunmuyor ancak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan Ulusal Enerji Planı’nda kömür kapasitesine 2035 yılına kadar 2,5 GW değerinde kurulu gücün ilavesi öngörülmektedir. Dahası, EPDK lisans veri tabanında lisans almış ancak inşaatı başlamamış 2,5 GW kurulu güç kapasitesine sahip kömür santrali bulunmaktadır. Türkiye’nin bu noktadaki politikası -en azından elimizdeki planları değerlendirdiğimizde- kömürden elektrik üretiminin devam ettirilmesi yönündedir. Hükûmet bu politikada yerli kömürün ekonomik değerini kullanmaya çalışıyor olsa da yerli kömüre dayalı santraller oldukça verimsiz şekilde çalışmakta, sıklıkla arıza kaynaklı üretim düşüşü yaşamakta ve sürekli ilave mali desteğe ihtiyaç duymaktadır. Aynı zamanda bu santraller yeni yenilenebilir enerji santrallerinden daha pahalıya elektrik üretmekte ve çevre kirliliğine sebebiyet vermektedir. Türkiye’nin bu noktada iklim ve enerji politikalarını bütüncül bir yaklaşımla, uzun vadeli şekilde tekrar gözden geçirmesi gerekmektedir.
TÜRKİYE’DE ENERJİ ARZININ SAĞLAMASINDA KÖMÜR SANTRALLERİNİN YERİ
Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerine birden fazla olumsuz etkisi olduğunu biliyoruz. Kömür kullanılan santrallerden yüksek oranda sera gazı doğaya salınıyor ve etkisi tahmin edilenden daha fazla zararlı bu gerçekliğe rağmen olan ve yapımı planlanan kömür santralleri var bu konuda hata kimde veya nerede?
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, öncelikli görevini Türkiye’nin enerji arzının sürekli sağlanması olarak kabul etmektedir. Bu nedenle yapılan planlarda zaman zaman çevre ve iklim etkilerinin geri plana itildiği görülebilmektedir. Buradan, Türkiye’nin iklim hedefleri doğrultusunda bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç duyduğu anlaşılmaktadır. Enerji planlamasında ulusal kurum ve kuruluşların beraber görüş bildirebildiği ve planlara dair tartışma ortamının sağlandığı kurulların tesis edilerek özellikle sivil toplum kuruluşları ve yerel organizasyonların görüşlerine danışılması gerekmektedir. Bütüncül yaklaşımlarla oluşturulmayan planlar gelecekte âtıl kalacak ve sonucunda Türkiye için yeşil büyüme fırsatları ötelenmiş olacaktır. Türkiye’nin mevcut ekonomik koşullar değerlendirildiğinde yeşil kalkınma fırsatlarını kaçırma ve her yıl milyarlarca liralık ithal kömür faturası ödeme lüksü bulunmamaktadır.
Kömür santralleri kurulu gücünde Avrupa ile Türkiye’yi kıyaslarsak ne durumdayız?
Kömüre dayalı kurulu güç yerine kömür kaynaklı üretilen elektriğin miktarı ve ilgili ülke için toplam üretimdeki payına bakmak daha doğru sonuçlar ortaya koyarak karşılaştırmayı kolaylaştırmaktadır. Türkiye örneğin 118 TWh’lik kömürden elektrik üretimi ile toplam üretimde %36 paya ulaşmış ve 2023 yılında Avrupa’da ikinci en büyük kömürden elektrik üretimi gerçekleştiren ülke olmuştur. Kömürün toplam üretimdeki payında en yüksek pay %61 ile Polonya’da. Bulgaristan’da bu oran %29 iken Almanya’da %27 olarak gerçekleşmiştir. Avrupa Birliği ortalaması ise 2023 yılında %12’dir. 2023 yılında AB ülkeleri bir önceki yıla göre kömür ve doğal gaz kaynaklı elektrik üretimini sırasıyla %26 ve %15 oranında azaltmıştır. İki önemli fosil yakıtın eş zamanlı olarak azaltılması bizlere fosil yakıtlardan vazgeçmenin mümkün olduğunu göstermiştir. Dahası, AB’nin hedefi 2030 yılına kadar kömürden çıkmaktır. Sadece Bulgaristan, Hırvatistan, Çekya, Polonya, Romanya ve Slovenya 2050 yılına kadar çıkacaklarını taahhüt etmiş durumdadır.
AB kömürden çıkışın ikamesini büyük oranda güneş enerji santralleri kurarak yapmıştır. Türkiye’nin de özellikle çatı GES kurulumlarının önündeki karmaşık mevzuatı kolaylaştırarak yatırımları hızlandırması gerekmektedir. Hesaplarımıza göre Türkiye’nin çatı GES potansiyeli toplam elektrik tüketiminin %45’ini karşılayabilecek durumdadır.
Bu konuda devletin yapıcı ve temiz enerjiye yönelik politikaları olduğunu düşünüyor musunuz?
Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onaylamış ve 2053 net sıfır hedefini belirlemiş olması önemli bir temel sağlasa da bu hedeflere nasıl ulaşılacağı konusunda net bir yol haritasının bulunmayışı ve artan fosil yakıt bağımlılığı, Türkiye’nin iklim hedefleri doğrultusundaki kararlılık algısını olumsuz etkilemektedir. Net sıfır hedefine toplam emisyonun beşte birine sebep olan kömür santralleri ile ulaşılamayacağı açıktır. Bu nedenle Türkiye’nin kömürden çıkışa yönelik stratejilerini oluşturması ve bu stratejileri enerji politikalarına entegre etmesi gerekmektedir.
Diğer yandan Türkiye son beş yılda rüzgâr ve güneşe 12 GW ilave kapasite eklerken Avrupa’daki örnekler tek bir yılda bu kurulumun mümkün olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin öncelikle mevzuatını kolaylaştırarak yatırımların önünü açması, ardından elektrik şebekesini yüksek yenilenebilir enerji paylarına imkân verecek şekilde geliştirmesi gerekmektedir. Fosil yakıtlara göre daha ucuz elektrik üretebilen güneş ve rüzgâr enerji santralleri kurulumlarının geciktirildiği her an ekonomik olarak Türkiye’nin maruz kalacağı yükler artmaktadır.
Enerji sağlama konusunda farklı sürdürülebilir kaynaklara sahibiz tabi ki zamanla oransal olarak artış gösterecek peki kömür kullanımım tamamen sıfırlanma ihtimali var mı?
Günümüzde teknolojik gelişmeler sonucunda herhangi bir elektrik üretim tesisi kömürlü santrallerin alternatifi olabilmektedir. Önemli olan buna imkân sağlayacak altyapının oluşturulması ve desteklenmesidir. Enerji depolama, akıllı şebekeler, dağıtık üretim, talep tarafı yönetimi gibi uygulamalar bunu mümkün kılmaktadır. Kömürlü santrallerin baz yük etkisi en düşük olan önceliklendirilerek devreden çıkartılması ve kademeli olarak kömüre dayalı elektrik üretiminden vazgeçilmesi mümkündür. Portekiz 2022 yılında kömürden çıkışı gerçekleştirmiştir. Birleşik Krallık, Fransa, İspanya gibi ülkelerde kömürden elektrik üretiminin toplam içerisindeki payı %2’nin altındadır. Türkiye de bu hususta yüksek güneş potansiyelini hayata geçirerek bu dönüşümü sağlayabilir. Hesaplarımıza göre Türkiye’nin toplam elektrik tüketiminin %45’i sadece çatılara yerleştirilecek güneş enerji sistemleri ile karşılanabilmektedir. Ayrıca yüksek barajlı hidroelektrik kapasitemiz batarya görevi üstlenerek puant talebin yaşandığı sürelerde enerjinin kesintisiz şekilde tüketiciye ulaştırılmasında görev alabilmektedir.
İklim değişikliğinin etkilerinin azalmasının; küresel karbon emisyonlarının 4’te 1’ine neden olan kömürlü termik santrallerinin kapatılmasına bağlı olduğunu söyle bilir miyiz? Ekonomik güç kavramının hâkim olduğu bir dünya da doğa kavramının önemlilik listesinde ilk sıraya oturma ihtimali nedir?
Dünyamız endüstri devrimi öncesi döneme göre ortalama 1,1 C derece daha sıcak ve gittikçe ısınmaktadır. Her yıl bir önceki yıl gerçekleşen rekor sıcaklık ölçümlerin üstüne çıkılmakta olduğu görülmektedir. Küresel iklim değişikliği etkilerini azaltmayı hedefleyen ve Türkiye’nin de taraf olduğu Paris İklim Anlaşması bu etkiyi 1,5 C ile sınırlamayı hedeflemektedir. Bunun için de 2030 yılına kadar emisyonların yaklaşık %43 azalması gerekmektedir. Elektrik sektörü tek başına en büyük emisyon kaynağı olurken, küresel karbon emisyonlarının yaklaşık olarak dörtte biri kömür santralleri kaynaklıdır. Bu nedenle kömür santrallerinin kapatılmasının etkisi oldukça yüksek olacaktır. Günümüzde yeni güneş ve rüzgâr santrallerinden elektrik üretimi fosil yakıtlı santrallerden ucuzdur. Bu nedenle temiz kaynakların fosil yakıtların yerini alması kaçınılmazdır. Bu dönüşümü erken gerçekleştiren ülkeler enerjide dışa bağımlılıklarını azaltacak, enerji arz güvenliklerini iyileştirecek ve ekonomik yüklerini azaltacaktır. Bu nedenlerle, ekonomik güç kavramının hâkim olduğu dünyamızda, devletler daha az maliyetli olan enerji kaynaklarına yatırımlarını sağlamaktadır. Türkiye’nin de bu dönüşümü gerçekleştirmediği her an ekonomik olarak karşılaşacağı olumsuz etkiler katlanarak artmaktadır.