Kızıldeniz’de artan gerilim tüm dünyadaki ticari faaliyetlerin etkilenmesine ve ticaretteki dengelerin değişmesine neden olurken, dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 12’sinin geçtiği Kızıldeniz üzerinden gerçekleşen lojistik faaliyetleri önemli ölçüde sekteye uğradı. Yaşanan durum lojistik sektörünün çeşitli çözüm yolları ve alternatif rotalar aramasına yol açtı.
TÜRKİYE ROTASINDA SÜVEYŞ KANALI KULLANILMIYOR
Kızıldeniz’de yaşanan durumun ticari dengelerde değişmeye yol açarak Türk ihracatçısına rekabet avantajı sağlayabileceğinin altını çizen Globelink Ünimar İcra Komite Üyesi Ahmet Güçlü, “Kızıldeniz’de yaşanan güvenlik endişeleri lojistik sektöründe büyük bir dönüşüme yol açtı. Kızıldeniz, lojistik sektörü için oldukça önemli bir bölge çünkü Asya ile Akdeniz arasındaki en kısa denizyolu güzergahı Süveyş Kanalı’ndan geçiyor. Aynı bölgeler arasında trafiğin sağlanması için oluşturulacak alternatif güzergahta ise Ümit Burnu’nun dolaşılması gerekiyor. Ancak bu şekilde seferler en az 20 gün uzuyor. Tabii mesafenin artması sadece sefer sürelerinin uzamasına değil, aynı zamanda maliyetlerin yükselmesine ve tedarik zincirinin aksamasına da neden oluyor. Dolayısıyla Kızıldeniz’deki kriz özellikle Avrupa ülkelerinin Asya pazarından gerçekleştirdiği ithalatı daha zor ve pahalı hâle getiriyor. Mevcut durum ele alındığında ise bölgede Asya ülkelerine alternatif olarak Türkiye karşımıza çıkıyor. Türkiye’den Avrupa’ya gerçekleştirilen ihracatta Süveyş Kanalı kullanılmıyor. Yani hem teslimat süreleri hem de lojistik maliyeti açısından önemli bir rekabet avantajı elde ediliyor. Kızıldeniz’de artan bu gerilimin ne zaman son bulacağına ilişkin net bir tarih vermek zor ancak sorunlar bugün çözülmüş olsa dahi etkilerinin yıl sonuna kadar görülmeye devam edeceğini düşünüyorum.” dedi.
TÜRK İHRACATÇISI ASYA İLE REKABET EDEBİLİR
Kızıldeniz’deki süreç nedeniyle gemi ticaretinde yaşanan aksamaların Avrupa’ya yönelik tedarik süreçlerini olumsuz etkilediğini belirten Güçlü, Türkiye’nin coğrafi konumunun avantajlarını kullanarak Avrupa’ya daha fazla ihracat yapabileceğini belirtti ve ekledi. “Türkiye’nin coğrafi konumu, Avrupa’ya olan yakınlığı ve hızlı ulaşım imkânlarıyla Türk ihracatçısına Asya ile rekabet etme şansı sunuyor. Rota değişiklikleri ve taşıma süreçlerinde meydana gelen farklılıklar sektörü yakından etkiliyor. Bu doğrultuda Türkiye, coğrafi konumunun sağladığı avantajı kullanarak Avrupa’nın gerçekleştirdiği ithalatta daha sık tercih edilebilir. Bu kapsamda zaten ülkemizin en çok ihracat gerçekleştirdiği bölgelerin başında Avrupa geliyor. Yani ihracatçımızın Avrupa’da hâli hazırda bir pazarı mevcut. Asya’daki üreticilerin yaşadığı maliyet artışı da ihracatçımız için pozitif bir etki yaratabilir." dedi.
ÜRETİM HATLARININ AVRUPA'YA TAŞINMASI AVANTAJ OLABİLİR
Kızıldeniz krizinin lojistik açıdan Türkiye’nin önemini artırdığını ve ihracatçı firmalar için önemli fırsatlar yarattığını söyleyen Güçlü, "Pandemi sürecinde de sıklıkla tartışılan üretim hatlarının Asya’dan Avrupa’ya daha yakın coğrafyalara taşınması fikri ülkemiz için de oldukça avantajlı olabilecek gibi gözüküyor. Bölgede patlak veren krizler ve tedarik sürecinde yaşanan aksamalar sebebiyle ilerleyen dönemde üretimde Asya’daki yoğunluğu için alternatif üretim ağlarına geçişin değerlendirileceğini söyleyebiliriz. Böyle bir durumda doğru yatırım fırsatları yapıldığında üretim hattının Çin’den Avrupa’ya daha yakın bir noktaya taşınması sürecinde Türkiye’nin önemli bir merkez olabileceğini öngörüyorum. Şartlar ne olursa olsun, Türkiye stratejik konumuyla ve güçlü lojistik altyapısıyla uluslararası ticarette önemli bir rol oynamaya devam edecektir.” dedi.