Yenilikçi çözümleri, işlevselliği öne çıkaran kurguları ve çağdaş mimarlık anlayışıyla dikkat çeken XL Mimarlık, ofis projelerinde kullanıcı deneyimini merkeze alan tasarım anlayışıyla öne çıkıyor. Kurucu Mimar Arda Işık ile, değişen çalışma alışkanlıklarının ofis mekânlarına etkisini, geleceğin ofislerini ve tasarımın bu dönüşümdeki rolünü konuştuk.
FOTO: XL Mimarlık Kurucusu Arda Işık
"Çağdaş ofis tasarımının en temel kriterleri, çalışanın işle kurduğu deneyimle doğrudan ilişkilidir." diyen XL Mimarlık Kurucusu Arda Işık, "Kullandığı bilgisayar ve yazılımlar, çalıştığı masa ve fiziksel ortam, ihtiyaç duyduğu yiyecek ve içecekler, dinlediği müzik, molalarda dinlendiği alanlar, iş arkadaşlarıyla kurduğu ilişkiler ve iş birlikleri ile ofisin genel atmosferi bu deneyimi şekillendiren temel unsurlar arasında yer alır. Tüm bu faktörler, bir çalışanın gününü nasıl geçirdiğini, nasıl hissettiğini ve en önemlisi nasıl verimli olabildiğini belirliyor. Bu yüzden çağdaş ofis tasarımı, sadece estetik değil; aynı zamanda insan odaklı, işlevsel ve deneyimsel bir yaklaşım gerektiriyor." açıklamasında bulundu.
Işık, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Öncelikli hedefimiz çalışma ortamının, çalışanın deneyimine doğrudan hizmet etmesini sağlamak. Tasarladığımız mekânın, kullanıcıda samimiyet ve aidiyet duygusu uyandıran bir 'yer hissi' oluşturmasını önemsiyoruz. Bu yer hissini güçlendiren mekânsal hafıza, anlatı ya da kurgu ise, yalnızca fiziksel bir alan yaratmakla kalmayıp aynı zamanda işin doğasına katkıda bulunarak çalışma yapısını zenginleştirmeli. Ortaya koyduğumuz tasarımın, kullanıcının hem duygusal hem de işlevsel ihtiyaçlarına güçlü bir şekilde karşılık vermesini amaçlıyoruz."
Pandemi sonrası hibrit çalışma modeli, ofis mekânlarının kurgusunu nasıl etkilediği konusuna da değinen Işık, "Ofis ortamları farklı paylaşım düzeylerinde organize olmaktadır. Bireysel çalışmalar belirli bir mahremiyet ve odaklanma gerektirirken, kolektif üretim süreçleri ise toplantılar, yüz yüze görüşmeler, grup çalışmaları ya da seminerler gibi çeşitli etkileşim biçimlerini içerebiliyor. Pandemi sonrası dönemde, ofis projelerimizde bu dinamiklerin önemli ölçüde değiştiğini gözlemledik. Dijital devrimin de etkisiyle, bireysel çalışma alışkanlıkları fiziksel masa başından uzaklaşırken, kolektif etkileşimler için telekonferans, çevrim içi toplantılar gibi yeni ihtiyaçlara uygun mekânların öne çıktığını ya da bu doğrultuda tercih edildiğini söyleyebiliriz." diyerek konuşmasını tamamladı.
Gelecekte yalnızca ofis tasarımlarında değil; alışveriş, eğitim, sağlık, kamu hizmetleri gibi tüm etkinlik alanlarında deneyim odaklı mekânsal kurguların öncelik kazanacağını rahatlıkla öne sürebiliriz. Kullanıcının fiziksel, duygusal ve dijital deneyimlerinin bütüncül biçimde ele alındığı tasarımlar, giderek daha fazla tercih edilir hale geliyor. Buna paralel olarak, teknolojinin—özellikle dijital teknolojilerin—mekân tasarımında temel bir belirleyici olacağını ve hesaplamalı sistemlerin, tasarımdan üretime kadar inşaatın tüm süreçlerini yönlendireceğini öngörüyoruz.