Enerji dönüşümünü yalnızca kaynak değişimi değil, sistemsel bir yeniden inşa olarak gören Goldstein Renewable’ın Genel Müdürü Yunus Kaan Arslan, SKDM ve karbon piyasalarına geçişte firmalara nasıl stratejik yol haritası çizdiklerini anlatıyor.

“Enerji dönüşümüne mühendislik” vizyonunuyla öne çıkan Goldstein Renewable’ın bu dönüşümde üstlendiği rol ve hizmet çerçevesini okuyucularımıza nasıl özetlersiniz?

Enerji dönüşümü bizim için yalnızca bir enerji kaynağını diğeriyle değiştirmek değil; tüm yapıyı yeniden tasarlamak, yeniden düşünmek anlamına geliyor. Goldstein Renewable olarak biz bu sürece bir mühendis gibi değil, adeta bir mimar gibi yaklaşıyoruz. Yani sadece binayı inşa etmekle kalmıyor, o binanın zeminini, taşıyıcı sistemini, estetik değerlerini ve sürdürülebilirliğini bir bütün olarak ele alıyoruz.

Bu dönüşüm yolculuğunda biz, yatırımcıların ve proje geliştiricilerin yanında, hem teknik hem de stratejik olarak konumlanıyoruz. Danışmanlıktan proje geliştirmeye, karbon yönetiminden saha uygulamalarına kadar uzanan entegre bir hizmet yapımız var. Goldstein çatısı altında faaliyet gösteren farklı yapılarla bu dönüşüme çok yönlü katkı sağlıyoruz: Goldstein Consulting, yatırımcılar ve geliştiriciler için stratejik planlama, fizibilite ve ihale süreçlerine destek sağlarken; Goldstein Carbon, karbon projeleri geliştirme, gönüllü ve zorunlu piyasa stratejileri oluşturma konularında uzmanlaşmıştır. Goldstein Project Development, enerji yatırımcılarının en optimum sahalarda santral yatırımı yapabilmesi adına teknik bağlantı uygunluğu olan ve ön kısıt analizi yaptığı arazilerin yenilenebilir enerji santral sahasına dönüşmesi için gerekli proje ve izin süreçlerini yönetmektedir. TÜV Austria partneri olan denetim ekibimiz ise yenilenebilir enerji projelerinin sahada hayata geçirilmesi ve uygulama gözetimi gibi operasyonel alanlarda aktif rol üstleniyor. Bu sayede her projeye kendi dinamiklerine uygun, uçtan uca çözümler üretiyoruz.

Vizyonumuzun merkezinde, bilgiyi eyleme dönüştürmek var. Sahaya dayalı deneyimimiz, teknik uzmanlığımız ve güçlü iletişim yapımız sayesinde karmaşık süreçleri sadeleştiriyor, yol haritalarını netleştiriyor ve paydaşlarımıza güven veriyoruz. Bu dönüşüm yolculuğunda kimse yalnız kalmamalı; biz de tam burada devreye giriyoruz.

EPC firmalarına sunduğunuz hizmetlerdeki uzmanlığınızı nasıl tanımlarsınız? EPC firmaları açısından Goldstein Renewable gibi bir teknik danışmanla çalışmak ne tür avantajlar sağlar?

EPC firmaları için zaman, kalite ve maliyet üçlüsünü dengede tutmak her projenin en büyük sınavıdır. Goldstein olarak biz, bu üçlü dengenin korunmasında teknik danışmanlığın kritik bir rol oynadığını biliyor ve bu alanda derin bir uzmanlık sunuyoruz. EPC firmaları için süreç sadece kontrol noktalarında değil, sürecin başından sonuna kadar uzanan bir teknik eşlik şeklinde kurgulanıyor.

Özellikle teknik due diligence, proje şartnamelerinin hazırlanması, saha etütlerinin yürütülmesi, malzeme ve kurulum kontrolleri gibi konularda EPC yüklenicilerinin omuzlarındaki operasyonel yükü azaltıyor; aynı zamanda yatırımcıyla aralarındaki koordinasyonu da güçlendiriyoruz. Bizimle çalışan EPC firmaları, daha az revizyon, daha az saha problemi ve daha yüksek yatırımcı memnuniyeti ile projelerini tamamlama avantajına sahip oluyor. Aynı zamanda yatırımcı tarafında da güçlü bir teknik omurga kurarak, projenin sadece uygulamasını değil temsilini de üstleniyoruz. Yani bir anlamda yatırımcının enerji departmanı gibi hareket ediyor; onun adına teknik kararların sağlıklı şekilde alınmasını, EPC süreçlerinin şeffaf ve denetlenebilir yürütülmesini sağlıyoruz. Bu da yatırımcının hem mali hem operasyonel anlamda çok daha güçlü bir pozisyonda kalmasına olanak tanıyor.

Her projeye aynı reçeteyi uygulamıyoruz. İlgili coğrafya, regülasyonlar, teknik ekiplerin yetkinliği gibi parametreleri analiz ederek EPC sürecini gerçekçi bir yol haritasına dönüştürüyoruz. Bu yaklaşım, hem işin kalitesini yükseltiyor hem de projeyi zamanında ve bütçesinde tamamlamak isteyen firmalar için ciddi bir rekabet avantajı yaratıyor.

Goldstein olarak bir projede risk yönetimini nasıl ele alıyor, yatırımcıya bu noktada nasıl bir güvence sunuyorsunuz?

Risk yönetimi bizim için, sadece olası sorunları önceden tespit etmek değil; aynı zamanda o risklerin gerçekleşmesini önleyecek sistemleri baştan kurgulamak anlamına geliyor. Goldstein olarak her projeye başlamadan önce detaylı bir risk matrisi oluşturuyoruz. Teknik, finansal, yasal ve çevresel tüm boyutları dikkate alarak, projeye özgü risk senaryolarını netleştiriyor ve buna göre aksiyon planları oluşturuyoruz.

Proje boyunca da risk yönetimini bir defalık bir analiz değil, dinamik bir süreç olarak ele alıyoruz. Sahadan gelen veriler, değişen mevzuat yapısı ve kamusal uygulamalardaki değişkenlikler bu süreci sürekli canlı tutmayı gerektiriyor. Riskleri sıfıra indirmek mümkün değil; ancak çok sayıda projede edindiğimiz deneyim sayesinde özellikle kamu tarafında karşılaşılabilecek sorunlara karşı önceden hazırlıklı olabiliyoruz. Bu noktada yatırımcıya, olası senaryoları ve karşılık gelen önlemleri şeffaf bir şekilde sunuyor, kontrol alanını genişletiyoruz.

Bizim en önemli farkımız, riskleri yatırımcıya sadece anlatmakla kalmamak; aynı zamanda onları yöneten sistemleri kurmak. Ayrıca oluşturduğumuz bu kapsamlı risk matrisinin ardından, proje özelinde poliçe stratejisi ve sigorta danışmanlığı hizmeti de sunuyoruz. Yani yatırımcı sadece teknik değil, finansal koruma açısından da profesyonel şekilde destekleniyor.

Böylece yatırımcı, projenin her aşamasında neyle karşılaşabileceğini biliyor ve o riskin nasıl minimize edildiğini şeffaf bir şekilde görebiliyor. Bu da sadece güven değil, gerçek bir kontrol alanı sağlıyor. Yani yatırımcı, sürecin pasif bir izleyicisi değil; iyi kurgulanmış bir sistemin merkezindeki karar verici oluyor.

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ve zorunlu karbon piyasası geçişi, yatırımcıları ve geliştiricileri nasıl etkiliyor? Bu değişime hazırlık sürecinde nasıl bir danışmanlık veriyorsunuz?

SKDM ve zorunlu karbon piyasalarına geçiş, artık yalnızca çevresel bir mesele değil; doğrudan rekabet, maliyet ve ticaret yapısına etki eden bir stratejik zorunluluk haline geldi. Özellikle ihracat odaklı üreticiler için bu dönüşüm, ciddi bir yeniden yapılanmayı beraberinde getiriyor.

Goldstein olarak biz bu süreci sadece teknik uyum meselesi olarak değil, Türkiye'nin 2026 yılında hayata geçirmeyi planladığı Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve Avrupa Birliği'nin yürürlüğe koyduğu SKDM bağlamında ekonomik ve stratejik bir zorunluluk olarak ele alıyoruz. Bu iki mekanizma, özellikle enerji yoğun sektörlerde faaliyet gösteren ihracatçı firmalar için doğrudan maliyet unsuru haline gelecek. Dolayısıyla sadece çevresel değil, finansal bir dönüşümden de söz ediyoruz.

Goldstein olarak biz, yatırımcıların bu geçişi bir yük değil, fırsata dönüştürebilmesi için çalışıyoruz. Karbon kredilendirme süreçlerinin en baştan doğru kurgulanması, proje tasarımlarının gönüllü ve zorunlu karbon piyasalarına uygun hale getirilmesi ve metodoloji eşleşmelerinin stratejik olarak planlanması gibi alanlarda aktif danışmanlık veriyoruz. Aynı zamanda yatırımcılarla birlikte karbon projelerine ortak olarak giriyor, kredilerin ticarileştirilmesi sürecinde paydaş rolü üstleniyoruz. Böylece sadece uyum değil, değer yaratan bir dönüşüm modeli sunuyoruz.

Yeni dönemde hangi hizmet alanlarına odaklanmayı, hangi pazarları daha aktif değerlendirmeyi planlıyorsunuz?

Yeni dönemde Goldstein olarak daha büyük, daha etkili bir vizyonla ilerliyoruz. Türkiye ve yakın coğrafyadaki enerji dönüşümünün merkezine konumlanmayı hedefliyoruz. Özellikle proje geliştirme, karbon kredilendirme ve yatırımcı ortaklığı gibi alanlarda bugüne kadar edindiğimiz tüm bilgi birikimini sahaya daha güçlü yansıtacağız.

En kritik odak noktamız ise depolamalı yenilenebilir enerji santralleri olacak. Çünkü enerji dönüşümünün istikrarı, ancak üretimle birlikte depolamayı da içeren yapılarla mümkün. Bu alanda sadece teknik danışmanlık değil, yatırımcıyla birlikte projenin geleceğini kurgulayan aktif bir oyuncu olacağız.

Aynı zamanda Türkiye'nin karbon piyasasına entegrasyonu ve çevre ülkelerdeki karbon projeleri fırsatlarını da yakından takip ediyor, bu pazarlarda hem geliştirici hem danışman olarak daha fazla sorumluluk üstleniyoruz.

Goldstein olarak hedefimiz, yalnızca projelere danışmanlık sunmak değil; bölgesel enerji dönüşümünün yönünü çizen, etki alanı geniş, stratejik bir çözüm ortağı olmak. Bu vizyon doğrultusunda önümüzdeki 3 yıl içinde en az 500 MW’lık depolamalı yenilenebilir enerji projesinde yer almayı, bu projelerin teknik ve stratejik danışmanlığını üstlenmeyi hedefliyoruz. Aynı şekilde, karbon kredisi üreten en az 50 projede yatırımcıya eşlik ederek hem ülke içi hem de uluslararası gönüllü piyasada aktif rol alacağız.

Bununla birlikte hizmet ihracatımızı artırarak, Türk mühendisliğini ve danışmanlık kapasitesini yurt dışında temsil etmeyi temel stratejilerimizden biri olarak benimsiyoruz. Goldstein olarak, yalnızca Türkiye'de değil; Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika başta olmak üzere birçok ülkede projelere danışmanlık sunarak nitelikli hizmet ihracatı gerçekleştiriyoruz. Bu sayede ülkemize yalnızca teknik bilgi değil, döviz girdisi de sağlayarak ekonomik katma değer üretiyoruz.

İlk Karbon Nötr E-ticaret Platformu sahibinden.com Oldu İlk Karbon Nötr E-ticaret Platformu sahibinden.com Oldu

Hedefimiz, Türk mühendisliğinin disiplinli yaklaşımını, saha tecrübesini ve çözüm odaklı refleksini uluslararası platformlarda da görünür kılmak. “Mühendislikte yerli akıl, küresel standart” mottosuyla hareket ediyor; yalnızca çözüm sunmakla kalmıyor, çözümün kalitesini de ihraç ediyoruz. İnanıyoruz ki bu yaklaşım, sadece şirketimizin değil, Türkiye’nin teknik marka değerinin de güçlenmesine katkı sağlayacak.

Bu doğrultuda insan kaynağımızı da büyütüyor, yeni mühendisler ve uzmanları bünyemize katarak teknik kapasitemizi artırıyoruz. Teknoloji, eğitim, saha deneyimi ve stratejik planlama arasında güçlü bir bağ kurarak bölge coğrafyasının en entegre mühendislik-danışmanlık platformlarından biri olmayı hedefliyoruz.