Risk Mühendisliği ve Allianz Teknik Direktörü Dr. Ceyhun Eren ST Endüstri Radyo’da gerçekleşen “Depreme Dayanıklı Binalar” programına konuk oldu. Allianz Teknik’in yapı güvenliği konusundaki çalışmalarını, risk mühendisliğinin önemini ve bu alandaki eksiklikleri anlatan Eren, geçtiğimiz haftalarda ülkemizi derinden sarsan Grand Kartal Otel yangını konusunda eksiklikleri anlattı. 6 Şubat 2023'teyaşadığımız Kahramanmaraş depremlerinin sebepleri hakkında da açıklama yapan Eren, risk mühendisliğinin bu süreçteki önemine de dikkat çekti.

FOTO: Risk Mühendisliği ve Allianz Teknik Direktörü Dr. Ceyhun Eren

Akreditasyon, test laboratuvarlarınca gerçekleştirilen çalışmaların ve bu çalışmalar sonucunda düzenlenen test raporlarının gizlilik, güvenilirlik, tarafsızlık ve yüksek doğruluk ilkeleri altında geçerliliğini desteklemek amacıyla kurulmuş bir kalite altyapısıdır.  

Allianz Teknik Deprem ve Yangına Tepki Test Laboratuvarları, TS EN ISO/IEC 17025- Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarları’nın Yeterliliği İçin Genel Şartlar Standardı kapsamında Nisan 2021 tarihinde Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından AB-1601-T dosya numarası ile akredite edilmiş olup Türkiye’nin ilk ve tek Akredite Deprem ve Yangına Tepki Test Laboratuvarı unvanına sahiptir. 

Geçtiğimiz günlerde, Bolu’nun Kartalkaya bölgesindeki Grand Kartal Otel’de büyük bir yangın çıkmıştı. Ne yazık ki bu yangın 78 vatandaşımızı hayattan kopardı ve birçok vatandaşımız da yaralandı. İlk incelemelere göre yangın, otelin en üst katında, restoran bölümünde başladı ve ahşap yapı nedeniyle hızla yayıldı. İlk incelemelerde otelde ciddi yangın güvenliği ihlalleri olduğu ortaya çıktı. İddiaya göre yangın alarmı ve duman sensörleri çalışmıyordu, yangına dayanıklı kapılar yeterli değildi ve yangın merdivenleri de binanın içinde olduğu için alevlerden korunamadı. Tüm bunlar tahliyeyi zorlaştırdı ve can kayıplarını artırdı. Bu olay, Türkiye’de yangın güvenliği ve denetim mekanizmalarının eksikliklerini yeniden gündeme getirdi. Uzmanlar, bu tür felaketlerin tekrar yaşanmaması için daha sıkı denetimler ve daha yüksek güvenlik standartları getirilmesi gerektiğini söylüyor. Sizin bu yangın hakkında genel değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?

Öncelikle Bolu’daki yangın ülke olarak herkesi derinden sarstı ve üzdü. Ben de Grand Kartal Otel’de hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı diliyorum, umarım ülke olarak böyle faciaları bir daha yaşamayız. Yangın yönetmeliklerimizde her şey açık, uygulama konusunda eksikliklerimiz var. Görgü tanıkları, otelde duman dedektörleri olduğunu söylüyor, ancak yangına yanlış müdahale söz konusu. Bilinçlenmek bu konuda çok önemli. Kızgın yağı su ile söndürmeye çalışmak yangını büyütebilir, nemli bir bezle tencerenin veya tavanın üzerini kapatmak yangının büyümesini önleyebilirdi. Otomatik söndürme sistemi olsaydı yangın bu denli büyümezdi. Yangın risk analizi çok önemli.

Yangına Dayanıklı Yapı Malzemeleri Can Güvenliği İçin Kritik Önem Taşıyor Yangına Dayanıklı Yapı Malzemeleri Can Güvenliği İçin Kritik Önem Taşıyor

Kahramanmaraş merkezli depremler, 6 Şubat 2023’te Türkiye’yi derinden sarsan büyük bir felaketti. İlk deprem 7.7, ikinci deprem ise 7.6 büyüklüğündeydi ve 11 ili doğrudan etkiledi. Depremler sonucunda 50 binden fazla insan hayatını kaybetti, yüz binlerce bina ya yıkıldı ya da ağır hasar aldı. Bu depremler aslında bize çok önemli şeyler gösterdi. Öncelikle, bazı binalar hiçbir hasar almadan ayakta kalırken, bazıları tamamen çöktü. Burada inşaat kalitesinin, denetim süreçlerinin ve zemin etüdünün ne kadar kritik olduğu bir kez daha anlaşıldı. Yönetmeliklere uygun inşa edilen binaların büyük kısmı sağlam kalırken, özellikle eski ve kaçak yapıların ciddi hasar aldığı görüldü. Depremin etkisi sadece yıkımla sınırlı kalmadı. Arama kurtarma çalışmaları, lojistik eksiklikler ve koordinasyon problemleri de yaşandı. Enkaz altında kalan insanlara ulaşmak günler sürdü. Afet yönetimi açısından bakıldığında, hızlı müdahalenin, ekipman eksikliklerinin ve organizasyonun ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Peki, bu tür büyük depremlerde zarar nasıl en aza indirilebilir?

Öncelikle Kahramanmaraş depremleri sırasında yaşanan hasarların bu denli yüksek olmasının en önemli nedenlerinin başında, depremlerin ortaya çıkardığı enerjinin büyüklüğünün yanında özellikle risk yönetiminin temellerini oluşturan ‘’Risk yönetimine henüz proje aşamasında başlanılması’’ gerekliliğine uygun hareket edilmemesi olduğu söylenebilir.

Yaşanılan üzücü depremlerden de açıkça görüldüğü üzere zayıf zemin yapısının, gelen depremlerin dalga boylarını önemli ölçüde artırdığı ve yavaşlayan dalga hızının, yer hareketine maruz kalma süresini uzattığı tespit edilmiştir. Bu tip zeminler üzerine inşa edilmiş yapıların çok daha büyük yer hareketlerine maruz kaldığı söylenebilir. Bununla birlikte yer altı su seviyelerinin de yüksek olduğu gevşek taneli (kumlu-siltli) zeminlerde ‘’Zemin Sıvılaşması’’ olarak adlandırılan, yer sarsıntısı sırasında toprak parçacıkları aşağıya çökerken suyun yükselmesi nedeniyle zeminin taşıma gücünü kaybetmesi sonucunda, temel yapısı bu özellikteki zeminlere uygun olmayan binaların yan yatması ya da zemine oturması şeklinde hasarlar yaşanmıştır.

“ASLINDA NEREYE BİNA İNŞA EDECEĞİMİZİ DOĞA BİZE SÖYLÜYOR”

İşte tam bu noktada, doğa bize hangi bölgelerin yapılaşmaya uygun, hangi bölgelerin uygun olmadığını birçok kez hatırlatmaktadır. Risk yönetiminin en önemli adımı olan risklerin belirlenmesi çalışmasına binaların tasarımı sırasında başlanılması, tarım arazisi olarak kullanılması gereken alanlara bina inşa edilmesine izin verilmemesi olası büyük deprem riskini azaltmada atılabilecek en etkili ve en ekonomik adımların başında gelmektedir.

Türkiye’deki Deprem Yönetmelikleri’ni incelediğimizde sırasıyla 1975, 1998, 2007 ve 2018 yıllarında önemli gelişimleri içerecek şekilde yıllar içinde değiştiği söylenebilir. Bunula birlikte 1999 Kocaeli Depremi sonrasında 2000 yılında Yapı Denetim Kanunu’nun devreye girmesiyle birlikte bu tarihten sonra inşa edilen binalarda denetim yapılması zorunlu hale gelmiştir. Bu nedenle binaların ne zaman inşa edildiği, bu yapıların depreme dayanıklılığı konusunda büyük önem taşımaktadır.

“ANA FİKİR CAN GÜVENLİĞİ”

Bir bina inşa edilmeden önce tasarım aşamasında, sadece Türkiye Deprem Yönetmelikleri için değil, dünyadaki neredeyse tüm deprem yönetmeliklerinde belirtildiği üzere konut binaları ve endüstriyel binaları da kapsayan birçok binanın tasarım hedefi, olası bir deprem karşısında ‘’Can Güvenliği’’ performans hedefini sağlamasıdır. Bu hedef, özetle olası bir büyük deprem sırasında binaların belirli oranda hasar alacağı ancak içinde bulunan insanların güvenli bir şekilde binayı tahliye edebilecekleri anlamına gelmektedir. Bu tasarım hedefinin ne kadar doğru olduğu özellikle yapı taşıyıcı sisteminin maliyetine oranla oldukça yüksek maliyetli makine-tesisat ve emtia gruplarını barındıran endüstriyel binalar için deprem sonrası yangınlar ve iş durması riskleri gibi dolaylı etkiler de düşünüldüğünde önemli bir tartışma konusudur.

Toplumumuzda bilinci artırmamız gereken en önemli konuların başında yeni inşa edilecek konut ve endüstriyel binalarda bulunan kişilerin can güvenliğini sağlamak koşuluyla, büyük depremlerde bina taşıyıcı sisteminde belirli düzeyde hasara bilerek izin verilmesi gelmektedir. Bununla birlikte binanın deprem karşısında istenilen seviyede yer değiştirme yapabilmesi için yönetmeliklerde uyulması gereken birçok önemli kural yer almaktadır. Detaylı bir şekilde anlatılan depreme dayanıklı yapı tasarım kurallarına uyulmadığı takdirde binaların deprem davranışı sırasında hasarlar yaşanılması maalesef kaçınılmaz olmaktadır.

“MALZEME KALİTESİ ÇOK ÖNEMLİ”

Kahramanmaraş depremlerinde yıkılan binaların çoğunda maalesef güçlü kiriş – zayıf kolon kusurunun yanında, yetersiz sargı donatısı kullanımı gelmektedir. Bununla birlikte kullanılan demirlerin nervürlü olmaması ve de kolon kenetlenme boylarının yetersiz oluşundan ötürü, yıkılan birçok binada, demirlerin kolonların içinden sıyrıldığı ve gevrek (sünek olmayan) bir şekilde ani kırılmalar yaşandığı da gözlenmiştir.

Deprem yönetmeliğinde ayrıntılı bir şekilde belirtildiği gibi yeterli sıklıkta ve uygun şekilde yerleştirilen sargı donatıları sayesinde betonarme bir binanın deprem sırasındaki performansı, çelik yapının davranışı kadar sünek olabilmektedir. Bu önemli konuyu da dikkate aldığımızda betonarme bir binanın deprem performansının detaylarda gizli olduğu söylenebilir.

Tüm bu eksikliklere gerek mimari gerekse yapısal kusurlar da eklendiğinde yaşanan deprem hasarlarının boyutları önemli ölçüde artmıştır. Geçmiş yıllarda yaşanan depremlerde de gözlendiği üzere binaların oturma alanlarının kare ya da dikdörtgen yerine U, T, L şeklinde ya da asimetrik plana sahip olması, giriş kat üstünden itibaren çıkma yapı tarzında olması, giriş katın mağaza ya da dükkan; üst katların konut olarak kullanılması ve giriş kat kolon yüksekliklerinin üst katlara oranla daha fazla olması (Yumuşak Kat), özellikle kat seviyeleri farklı olan binaların bitişik nizamda inşa edilmiş olmaları (Çekiçleme), dış cephe kolonlarının arasındaki dolgu duvarların belirli bir seviyeye kadar örülerek üst kısımlarının bant pencere şeklinde bırakılması (Kısa Kolon) kusurları maalesef büyük hasarlar yaşanmasına neden olmuştur.