İLTAY Mimarlık Yönetici Ortağı ve Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) 9. Yönetim Kurulu Üyesi Y. Mimar Ebru Ünver Karaer, Saint Joseph Fransız Lisesi'nden mezun olduktan sonra, Lisans Eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü'nde tamamladı. Daha sonra eğitimine Sint-Lukas Brussel, Belçika'da devam etti. Yurtdışı eğitimi, katıldığı çeşitli mimari ve akademik toplantılar sırasında ağırlıklı olarak Avrupa ve Amerika’daki çok farklı mimari yaklaşımları, yapıtları inceleme ve deneyimleme olanağı oldu.
Türkiye’ye döndükten sonra da İLTAY Mimarlık'ta, ortaklık ve yöneticilik görevine başladı. İLTAY Mimarlık çatısı altında geçirdiği 15 yıllık dönemde, çeşitli yönetim binası, fabrika, konut, ofis, otel vb. projelerine katkı koyan, Ebru Ünver Karaer İstanbul Teknik Üniversitesi, Yapı Bilimleri Doktora Programı’nda sürdürülebilir binalar üzerine Doktora eğitimini sürdürüyor.
Ebru Ünver Karaer, sürdürülebilir mimarlık, yeşil bina tasarımı, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji sistemleri, ulusal (YeS-TR, B.E.S.T, vb.) ve uluslararası (LEED, BREEAM, EDGE, vb.) yeşil bina değerlendirme sistemleri, BEP-TR binalarda enerji performansı uygulaması-Enerji Kimlik Belgesi (EKB) konularında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.
2019-2021 yıllarında Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlenmiş, halen Yönetim Kurulu Üyeliği ve Yeşil Bina Değerlendirme Sistemleri Eğitmenliği görevlerine devam etmektedir. Çeşitli üniversitelerde de sürdürülebilir mimarlık, yeşil bina ve yeşil bina değerlendirme sitemleri gibi konularda ders ve seminerler veren Y. Mimar Ebru Ünver Karaer ile "Yeşil Binalar" üzerine konuştuk.
"SÜRDÜRÜLEBİLİR MİMARLIK KAVRAMI ÇEVRECİ VE SAĞLIKLI BİNALAR OLUŞTURULMASINI SAĞLADI"
Sizin ve mimarlık ofisinizin mimari tasarım anlayışınız, ilke ve prensipleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
1977 yılında kurulan İLTAY Mimarlık, 45 yıldır kesintisiz olarak çalışmalarına devam etmektedir. Pek çok farklı ölçek ve işlevde yapılar/yerleşmeler tasarlayarak inşa eden İLTAY Mimarlık’ın, başlıca çalışma alanları, Mimarlık, İç Mimarlık, Restorasyon, Kentsel Tasarım, İnşaat ve Proje Yönetimi olarak sıralanabilir. Uzun yılların sağladığı deneyim, konusunda uzman tasarımcı ve uygulamacı mimarlardan oluşan ekibi ile İLTAY Türkiye’nin en yenilikçi ve en güvenilir firmaları arasında yer almaktadır.
İLTAY, dünyadaki bilgisayar ve bilgi teknolojilerindeki ilerlemeleri izlemiş, 1987 yılında bilgisayar destekli tasarım (BDT) sistemini kullanmaya başlamış ve Türkiye’deki öncü mimarlık firmalarından biri olmuştur. Günümüzde, proje çalışmalarını BIM (Yapı Bilgi Modellemesi) tabanlı sistemlerde hazırlamaktadır.
İLTAY Mimarlık'ın, yaklaşımı ve felsefesi temelde, tasarımda yaratıcılık üzerine odaklanmış olup, estetik ve işlevsel sonuçlara, sürdürülebilirlik ilkeleri, bilimsel veriler, güncel gelişmeler, gözlemler ve deneyimin kullanımı ile ulaşılabileceği ilkesine dayanmaktadır. Bu yaklaşım ve felsefe, doğal olarak benim de kişisel amaçlarım oldu.
Özellikle, 20. yüzyılın ikinci yarısından bu yana Dünya’nın gündeminde olan sürdürülebilirlik konusu mimarlık ortamı için de güncelliğini korumaktadır. Sürdürülebilir mimarlığın hedefleri küresel çevre sorunlarını dikkate alan, bulunduğu yörenin toplumsal, çevresel ve ekonomik alt yapısına uyum sağlayan tasarımlar, uygulamalar yapma olarak sıralanabilir. Sürdürülebilir mimarlık kavramı ile birlikte ortaya çıkan yeşil bina olgusu, yapının tüm yaşam döngüsü boyunca doğanın koşullarına uygun, su ve enerji verimliliği sağlayan, yenilenebilir kaynakları kullanmayı hedefleyen, çevreci, ekonomik ve sağlıklı binalar oluşturulmasını sağlamıştır.
Mimarlık eğitimim ve mesleki çalışmalarım sırasında, mimarlığın mekan organizasyonu, mekan kurgusu yapmanın yanı sıra, çevreye saygı duyan, kullanıcı konforunu ön planda tutan, enerjiyi ve doğal kaynakları verimli kullanan yapılar ve yerleşimler tasarlamak olduğu bilincini edindim. Sonrasında gerek günlük, gerekse mesleki/profesyonel yaşamımda hep bu farkındalık ile hareket ettim. Özellikle mimarlar olarak bizlerin, gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre bırakmak amacı ile sürdürülebilir yapılı çevre yaratmanın asıl hedefimiz olması gerektiğini düşünüyorum.
"YEŞİL BİNA TASARIMI, DİSİPLİNLER ARASI BİR BİLİM ALANIDIR"
Çevre dostu yeşil bina deyince ne anlamalıyız? Bir binanın çevre dostu yeşil bina olabilmesi için ne tür özelliklere sahip olması gerekir?
Ne yazık ki günümüzde küresel ısınma, iklim değişikliği, çeşitli boyutlarda çevre kirliliği, su başta olmak üzere doğal kaynakların hızla tükenmesi gibi pek çok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunların yarattığı olumsuzlukların etkisini de yaşamımızda gün geçtikçe daha fazla hissediyoruz. Mimarlık alanında da yapı ve inşaat sektöründe tüm bu olumsuzluklarla mücadele etmek, bunları engelleyebilmek amacıyla çevre dostu yeşil binaların yapılması gündeme gelmiştir. Bu açıdan baktığımızda aslında çevre dostu yeşil binaların, belki de dünyada en başarılı çevre hareketlerinden biri olduğunu söylenebilir.
Yeşil binayı kısaca tanımlamak gerekirse; belirli sürdürülebilirlik kriterlerine göre tasarlanıp inşa edildiği için içinde yaşayanlara ve çevreye diğer binalara göre daha az zarar veren, kullanıcılarına daha sağlıklı, konforlu yaşam ortamları sunan ve performansları daha yüksek olan yapılardır diyebiliriz. Sürdürülebilir yeşil binaların temel amacı, enerji ve su verimliliğini sağlamak, malzeme kaynaklarını verimli kullanmak, kullanıcının sağlığını koruyup üretkenliğini artırmak ve atık üretimini azaltmak şeklinde sıralanabilir.
Oldukça kapsamlı bir tanımı olup farklı alanlara da hizmet eden yeşil binanın tasarımının da disiplinler arası bir bilim alanı olduğu da söylenebilir. Bütünleşik bir tasarım süreci gerektirmektedir. Konusunda uzman mimar ve mühendislerin bir araya gelerek projeye özgü en uygun çözümü üretmeye çalışması bütünleşik tasarım süreci olarak tanımlanmaktadır.
Başka bir anlamda da toparlamak gerekirse çevre dostu yeşil binalar, arazi planlamasından başlayarak su tasarrufu, enerji tasarrufu ve enerji verimliliği, malzeme ve kaynak kullanımı, iç ortamda kalitenin sağlanmasına kadar pek çok konuyu barındıran bir tasarım diyebiliriz.
"TÜM PROJELERİMİZİ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İLKELERİ KAPSAMINDA ELE ALIYORUZ"
Mimari tasarımlarınızda çevre dostu yeşil bina konseptinin yeri ve önemi konusunda neler söylemek istersiniz?
Biraz önce değindiğim üzere, gerek İLTAY Mimarlık’ın felsefesi, gerek yükseköğrenim sürecinde gerekse daha sonrasında sürdürülebilirlik ilkeleri ve yeşil binalar konusunda edindiğim bilgiler ve eğitimler ister istemez hem beni hem de firmamızı sürdürülebilir yapılı çevre için, yeşil bina konseptine uygun tasarımlar yapmaya yönlendirdi.
Daha açık bir anlatımla, sürdürülebilir yeşil binaların temel amaçları enerji, su, malzeme vb. kaynakları verimli kullanmak, kullanıcı sağlığını korumak ve verimliliğini arttırmak, atık üretimini azaltmak olarak sıralanabilir. Bu bağlamda tasarımlarımızla çevre dostu yeşil binalar oluşturabilmek için, arazi planlaması ile başlayarak, su tasarrufu, enerji tasarrufu ve verimliliği, malzeme ve kaynak kullanımı, iç ortam kalitesinin sağlanmasına kadar pek çok konularda bütünleşik tasarım çalışmalarını gerçekleştiriyoruz.
Günümüzde, küresel ısınma, iklim değişikliği, çevre kirliliği, su kaynaklarının ve doğal kaynakların hızla tüketilmesi gibi olguların yol açtığı olumsuzlukların etkisini her geçen gün çok daha fazla hissetmeye başladık. Örneğin, günlük yaşamımızı sürdürmek için kullanmak zorunda olduğumuz elektrik enerjisinin büyük bir bölümünü ithal ettiğimiz bu günlerde, enerjiyi verimli kullanarak, konfordan ödün vermeyen yeşil bina tasarımlarının önemi çok daha fazla artmıştır. İLTAY Mimarlık olarak biz de, bu hedefle tüm projelerimizi sürdürülebilirlik ilkeleri kapsamında ele almaktayız.
"YEŞİL BİNA TASARIMININ BAŞ AKTÖRÜ MİMARDIR"
Mimarın yeşil bina projelerdeki rolü ve tasarım anlamındaki hareket özgürlüğü ve ağırlığı konusunda neler söylemek istersiniz?
Çok güzel bir soru yönelttiniz. Bu sorunun cevabına “mimar” sözcüğü ile başlamak istiyorum. “Mimar”, “imar eden/yaratan” anlamındadır. Bir yerleşmeyi/binaları/yapılar topluluğunu ya da yerleşme içindeki bir yapıyı, tasarlamanın temel görevi mimarındır. Yani mimar, yapıyı biçimlendirme konusunda tek yetkilidir diyebiliriz. Ancak, mimarın bu yetkiyi doğru bir biçimde kullanabilmesi için sürdürülebilirlik ilkeleri, dolayısıyla yeşil binanın özellikleri konusunda yeterli bilgiye de sahip olması gereklidir. Ayrıca, günümüzde yeşil binalar bütünleşik tasarım ile kurgulanabilmektedir. Bütünleşik tasarım için ise, orkestra şefi konumunda olan mimarın, diğer disiplinlerden, örneğin makine mühendisliğinden, elektrik mühendisliğinden vb. disiplinlerden destek alması zorunludur. Yani, yeşil bina tasarımının baş aktörü, ağırlık noktası mimar olmakla birlikte, çok disiplinli-multidisipliner bir çalışma gerektir.
"YAPI MALZEMELERİNİN YAŞAM DÖNGÜSÜNÜ DİKKATE ALIYORUZ"
Sürdürebilirlik, çevre, enerji tasarrufu ve verimliliği anlamında yeşil bina tasarımlarınızda ve yapı malzemeleri seçimlerinizde nelere dikkat ediyorsunuz?
1970’lerde başlayan petrol krizi, enerji tasarrufunu zorunlu kılmış, daha az tüketme ve doğal kaynakların korunması gerekliğini gündeme getirmiştir. Bugün için Dünya’da, yapılı çevre enerjiyle ilgili karbon emisyonun yaklaşık yüzde 40’ından ve enerji tüketimin yaklaşık yüzde 35’inden sorumludur. Nüfus artışıyla beraber 2050 yılına kadar küresel enerji talebinin de yüzde 50 oranında artması beklenmektedir. İstatistikler Dünya çapında, yapıların malzeme tüketiminin yaklaşık yüzde 50'sinden, katı atık oluşumunun yaklaşık yüzde 70’undan ve su tüketiminin yaklaşık yüzde15-20 sinden sorumlu olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye'de de bu oranlar benzerlik göstermektedir.
Konu yalnızca günümüzü kurtarmak değildir. Gelecek kuşaklara yaşanılabilir bir çevre, ortam bırakmak hepimizin sorumluluğundadır. Bu bilinç ile İLTAY Mimarlık olarak tasarımlarımızda, sürdürülebilirlik açısından en önemli konulardan biri olan, karbon salınımının azaltılması amacıyla yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına özen gösteriyoruz. Enerji kullanımını azaltmak, enerji verimliliği sağlamak için ısıtma ve soğutmada daha az enerji harcayan sistemleri, yapay aydınlatmada verimli ve uzun ömürlü LED lambaları, su verimli vitrifiye ve bataryaları, yağmursuyu ve atık sulardan yararlanan düzenekleri tercih ediyoruz. Ayrıca, yapı malzemelerinin yaşam döngüsünü dikkate alarak ham madde eldesinden geri dönüşümüne kadar olan süreçte en az olumsuzluk oluşturan cinslerini kullanmaya dikkat ediyoruz. İklim değişikliğini ele alan ve sürdürülebilir gelişen topluluklar yaratmanın yeşil binalar ile mümkün olduğu bilinciyle ile tasarımlarımıza yön veriyoruz.
Ülkemizde yeşil/sürdürülebilir binalar neden gerekli? Bu binaların tüketici/kullanıcı, mal sahibi, çevre, ülke ekonomisi için önemi sizce nedir?
Biraz önce belirtiğim gibi, enerji tüketimi, su tüketimi, karbon emisyonu, vb. bütün bu verileri göz önünde bulundurursak yeşil binaların aslında çevresel, ekonomik ve sosyal alanda pek çok faydaları olduğunu söyleyebiliriz.
Bunların bazılarını sıralamak gerekirse; enerji ve su tasarrufu sağlaması, atık oluşumunu azaltması, konfor şartlarını sağlaması, yaşam kalitesini arttırması vb. faydalardan söz edebiliriz. Ayrıca yeşil binaların işletme ve bakım maliyetlerin daha düşük, buna karşın kiralama ve satış durumundaki gayrimenkul değerlerinin de daha yüksek olduğu söylenebilir. Özetlemek gerekirse; yeşil binaların gerek kullanıcı, gerek mal sahibi, gerekse çevre ve ülke ekonomisi açısından pek çok olumlu yönü vardır.
Yeşil bina sertifikası nedir? Yeşil bina sertifikalı projeleri tasarlarken dikkat ettiğiniz temel hususlar nelerdir?
Bir mimar olarak tekrar ifade etmek gerekirse, yeşil binayı, yapılı çevrenin doğa üzerindeki olumsuz etkisini olabildiğince azaltan ve bu amaçla, çevre dostu, yüksek verimli, sağlıklı ve kullanıcı konforunu dikkate alan bina olarak tanımlayabilirim.
Dünya’da 1990’lı yılların başından beri, belirli yeşil bina kriterlerini karşılayan yapıları ve yerleşimleri değerlendirmek için değişik ülkelerce oluşturulmuş çeşitli yeşil bina sertifika sistemleri bulunmaktadır. Tüm yeşil bina değerlendirmesine yönelik sertifika sistemleri, iklim değişikliğinin ve yapılı çevrenin, binaların doğa, insan ve kaynaklar üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması ve de yeşil binaların yaygınlaşması gibi ortak bir amaca hizmet etmektedir. Günümüzde birçok ülke, kendi koşullarını dikkate alan “yeşil bina değerlendirme sistemi” geliştirmiştir. Bunlardan, Avrupa ülkesi kaynaklı olanlar BREEAM/İngiltere, DGNB/Almanya, HQE/Fransa, MINERGIE/İsviçre, Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı LEED ve EDGE, Japonya kaynaklı CASBEE olarak örneklenebilir. Ülkemizde ÇEDBİK’in geliştirdiği B.E.S.T ve Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yayımlanan “Binalar ile Yerleşmeler için Ulusal Yeşil Sertifika”, kısa adıyla YeS-TR ulusal yeşil bina sistemleri bulunmaktadır.
Yeşil bina sertifikası almayı hedefleyen projeye başlarken, öncelikle hangi sertifika sistemine başvurulacağı konusu kesinleştirilir. Yeşil bina sertifika sistemleri genelde sürdürülebilirlik ilkeleri açısından benzerlik göstermektedir. Bununla birlikte, sertifikaya hak kazanmak için yerine getirilmesi gereken koşullarda farklılıklar olabilmektedir.
Tüm sertifika sistemlerinin ortak noktası, sürdürülebilirlik ilkelerine uygun, öncelikle kullanıcısının sağlık ve iş veriminden ödün vermeden konforlu ortamlar sunan, enerji, su, malzeme vb. kaynakları verimli kullanan, atık tüketimini en aza indiren, içinde yer aldığı yapılı ve doğal çevreye diğer binalara göre daha az zarar veren, yüksek performanslı yapılardır. Bu nedenle yeşil sertifikalı projeler tasarlarken, İLTAY Mimarlık olarak şimdi sözünü ettiğim konulara özen göstererek çalışmalara başlıyor ve bütünleşik tasarım üzerinden ilerliyoruz.
"YeS-TR'IN AKTİF OLARAK KULLANILMAYA BAŞLAMASI İLE YEŞİL BİNALARA OLAN TALEBİN ARTMASI BEKLENMEKTEDİR"
Türkiye’deki yeşil bina sertifikalı projeler ile yurt dışındaki projeleri kıyaslamak gerekirse olumlu ve olumsuz anlamda neler söylenebilir?
Biraz önce de ifade ettim gibi, Türkiye’de ulusal ve ulusal olmayan yeşil bina sertifika sistemleri mevcuttur. Ülkemizde LEED, BREEAM, EDGE vb. sistemlerine göre sertifika almış binaların sayısı ağırlık kazanmaktadır. B.E.S.T göreceli olarak uluslararası sistemlere göre daha genç bir sistemdir. YeS-TR ise daha da yeni bir sistem olup, yakın dönemde binalarda ve yerleşkelerde uygulanmaya başlanacaktır. YeS-TR’in aktif olarak kullanılmaya başlaması ile yeşil binalara olan ilginin ve talebin daha da artması ön görülmektedir.
Mevcut durumda, konu bu bakış açısı ile ele alındığında, Türkiye’de halen ağırlıklı olarak Avrupa ya da Amerika’daki yeşil bina sertifika sistemlerine uygun projeler yapıldığı için, olumlu ya da olumsuz bir ayrım yapmanın olanaklı olmadığını ifade etmek doğru olacaktır. Örneğin, projesi İLTAY Mimarlık tarafından tasarlanan ve yeşil bina danışmanlığımda gerçekleştirilen İstanbul Teknik Üniversitesi Bilgi İşlem Daire Başkanlığı Binası, LEED yeşil bina sertifikasının en üst seviyesi olan “LEED Platin” dereceli sertifika almıştır. Bu nedenle, aynı sertifikayı almış olan yapılar ile aynı özellikleri taşımaktadır. Biraz öncede belirttiğim gibi, sertifika sistemleri belli kriterlere göre değerlendirme yaptığı için yurtdışı ya da yurtiçi sertifikalı binaları birbirleri ile karşılaştırmak, kıyaslamak uygun değildir.
Çevre dostu yeşil binaların yaygınlaşması için yapı sektörünün paydaşlarına, standartları belirleyen resmi kuruluşlara ne tür görevler düşüyor?
Bu noktada gerek mimar tasarımcı olsun veya müteahhit uygulamacı olsun, inşaat malzemeleri üreticilerinden resmi kuruluşlara kadar herkese ayrı ve önemli bir görev düşmektedir. Ama belki de en önemli konu, kullanıcının bilinçlendirilmesidir. Bu noktada talebi belirleyen, talep edenin kalitesidir. Kullanıcı eğer sürdürülebilir yeşil binanın farkındaysa, bunu talep eder ve ister ama farkında değilse de doğal olarak böyle bir talebi olmayacaktır. Bu talep bilincini arttırmak için iki yöntem izlenebilir. Birincisi, söylediğim gibi toplumda yeşil bina farkındalığını arttırmaktır. Öncelikle yapılı çevrelerimizin, binalarımızın çevreye verdiği zararın farkında olmalıyız. İnşaat sektörünün tüm paydaşları olarak çalışmalarımızı bu yönde şekillendirmeliyiz. Yeşil binalar ve yeşil bina sertifikasyon sistemleri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hala gönüllülük esasına dayanıyor. Bu nedenle de belki ikinci yöntem, bu konudaki yasa koyucuların yani Resmi kurum ve kuruluşların bir takım vergi muafiyetleri vb. çeşitli teşvikler oluşturması ve böylelikle yeşil binaların ve yeşil yerleşimlerin yapımını desteklemesidir. Ülkemizde, yakın zamanda Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yayınladığı ulusal YeS-TR sertifika sistemi ile yeşil bina ve yeşil yerleşimlere olan talebin artması beklenmektedir.