Haber: Bikem Ögünç Demir
Kavramsal olarak dijital dönüşümü, “toplumsal ve sektörel ihtiyaçlara dijital teknolojilerin entegrasyonuyla çözüm bulmanın ve buna bağlı olarak iş akışlarının kültürel gelişim ve değişim sürecini tamamlaması” olarak açıklayabiliyoruz. Peki, bugün üretim hattına robot koyan ya da popüler kültür süzgecinden geçirmeden endüstri 4.0’ı uygulayanlar gerçek bir dijital dönüşümden geçiyorlar mı dersiniz? Ya da bu dönüşümden istenen verim alınıyor mu dur? Tam bu noktada karşımıza “yalın dijital dönüşüm” kavramı çıkıyor. Yani yalın üretim yaklaşımıyla dijital dönüşüm kesişiyor ve bu kesişme beraberinde sürdürülebilir adımları getiriyor. Doruk Otomasyon ve Yazılım A.Ş. Uluslararası Genişlemeden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Aylin Tülay Özden ile “Yalın Dönüşüm Hedeflenerek Hayata Geçirilen Dijital Dönüşüm”ü konuştuk.
Aylin Tülay Özden, Doruk Otomasyon ve Yazılım A.Ş.’nin kurucu ortaklarından ve aynı zamanda şirketin ABD’de hayata geçirdiği Promanage Smart Manifacturing Solutions Inc.’ın hem idari yöneticisi hem de Türkiye operasyonlarından sorumlu. Kontrol ve Bilgisayar Yüksek Mühendisi olan Özden, meslekte 30 yılı aşkındır üretimdeki operasyonel yönetim süreçlerini bilgisayar ve otomasyon sistemlerine dayalı yapılarla daha kolay, daha hızlı, daha verimli sürdürebilme alanında çalışıyor. Bu yıl, 25. yılını kutlayan şirket kurulduğu günden bu yana, sanayicilerin, KOBİ’lerin ya da büyük işletmelerin; fabrikalarındaki operasyonel işleyişi bilgisayar yazılımları ve mikro işlemcili donanımlar yardımıyla daha hızlı, daha kolay ve daha verimli yönetmelerine destek oluyor. Doruk Otomasyon ve Yazılım A.Ş. tamamen Türk mühendisler tarafından sürdürülebilir çözümler geliştirerek, 25 yıldır sürekli rafine edilen dijital dönüşüm ve akıllı fabrika uygulama sistemlerini dünyada da belli bir noktaya getirmek üzere çalışmalar yapıyor. Fabrikaları bir tür makine gibi düşündüklerini ileten Aylin Tülay Özden, o makinenin operasyonel olarak kârlı çalışması adına yazılımlar ve donanımlar hayata geçirdiklerini söyledi. Özden, Türkiye, Avrupa, ABD, Ortadoğu ve Uzakdoğu'da pek çok kullanıcıları olduğunu söyleyerek global arenada da alanındaki lider kuruluşlardan biri olmayı hedeflediklerini iletti.
“SİSTEMLERİMİZLE FONKSİYONLARI GARANTİ ALTINA ALIYORUZ”
Üretim operasyonları yönetiminin öncelikle ürünlerinizin ve bu ürünler için kullanacağınız kaynakların tanımlanmasını ve üretim için planlama yapılmasını; iş emirlerinin iş istasyonlarına doğru biçimde dağıtılmasını, üretimin takip edilmesini, ileri-geri durum izleme yapabilmesini, verilerinizi kayıt altına almayı ve işlerin doğru şekilde akmasını gerektirdiğini söyleyen Aylin Tülay Özden şu şekilde konuştu: “Dolayısıyla herhangi bir sanayicimiz eğer ürünlerini tanımlamıyor, üretim süreçlerine dair planlamalarını yapmıyor, planın gerçekleşip gerçekleşmediğini takip etmiyorsa o işi optimum yapmıyor demektir. Biz sistemlerimizle sözünü ettiğimiz bu fonksiyonların her birinin yapılmasını garanti altına alıyoruz. Bunu yaparken de belli bir disiplin ile şeffaf biçimde çalışıyoruz. Hangi aşama tamamlandıysa, nerelerde darboğaz varsa tespit ediyor ve kayıp noktalarını ortadan kaldıracak şekilde iyileştirmeler yaptığımız sistemler kuruyoruz. Bir sanayicinin fabrikasını bir makine gibi algılayarak; giren kaynakların çıktığı ürüne dönüşmesi sürecinde müşterilerini memnun edecek şekilde en hızlı, en çevik, en yüksek kalitede, en düşük kaynak kullanarak, en karlı biçimde teslim edilmesini sağlayacak şekilde fabrikasındaki operasyonlarını, kaynaklarını çok verimli yönetmesini sağlayacak sistemleri kuruyoruz. Tabi bu sistemlerin içinde işleyişin yalın olması çok önemli. Bir otomasyon profesyoneli olarak ben şuna inanırım; bozuk çalışan bir şeyi otomatik hale getirirseniz “bozuk çalışmayı” garanti altına alırsınız. Dolayısıyla sistemleri, fabrikaları dijitalleşirken aslında bir kısım sistemleri, akışları, operasyonları otomatikleştirilmiş oluyorsunuz. Bunun öncesinde ya da paralelinde yalın dönüşümün gerçekleştirilip otomatikleştirmenin yalın dönüşümden sonra gerçekleşmesi ya da paralel ilerlemesi gerekir. Tüm bunlar da ciddi veri analiz çalışması gerektiriyor.”
DİJİTAL DÖNÜŞÜM İNSANLARIN ZAMANINI İYİLEŞTİRİYOR
Dijital dönüşümü “Manuel olarak insan gücüyle yapılan bir sürü işin bilgisinin, ayara dayalı yazılımlarla hayata geçirilmesidir; robotlaşmadır aslında...” diyerek açıklayan Özden şöyle devam etti: “Robot dediğimizde akla salt bir şeyi bir yerden alıp bir başka yere taşıyan robotlar gelmemeli. İnsanların yaptığı işler, operasyonlar veya hesaplamaların yazılımlar veya birtakım sistemler tarafından yapılması gelmeli aynı zamanda. Dolayısıyla insanların bedensel olarak kaldıramayacağı yükleri robotlar kaldırıyor ya da insanların normal beden gücüyle yapamayacağı kadar hızlı gerçekleşmesi gereken üretimleri bugün yine robotlar devralıyor. Operasyonel yönetimde yazılımlar çalışanların işlerini çok daha kolaylaştırıyor. Dolayısıyla dijital dönüşüm için aslında insan gücüne gerek olmayan, kolaylıkla yapılabilecek bazı işlerin mümkün olduğunca yazılımlara ve donanımlara yaptırılması; insanların zamanını iyileştirmesi diyebiliriz. Dijital dönüşümde bazı dijital araçlar kullanılarak şirketlerin iş yapma yöntemleri değişiyor, dönüşüyor. Endüstri 4.0 tanımının içinde donanımlar, yazılımlar ve iş yapış yöntemleri de var. Dolayısıyla kısaca şöyle söyleyebiliriz, sanayide dijital dönüşüm, sanayideki üretim, operasyonel yönetim işlerinin birtakım yazılımlar, donanımlar ve teknoloji iş akışlarıyla, teknoloji alt yapılarıyla insanlar tarafından elle değil, olabildiğince mikro işlemcili donanımlar ya da yazılımlar desteğiyle yapılması demektir.”
İçinde bulunduğumuz çağda “İnsanları kaldıralım, tamamen otonom, karanlık fabrikalar yapalım” konusuna çok sıcak bakan biri olmadığının da altını çizen Aylin Tülay Özden, şu an için 10 ya da 20 yıl boyunca sanayide çalışan herkesin işini kolaylaştıran; işini daha doğru, daha hızlı, daha yüksek kalitede yapmasını sağlayan yöntemler ve altyapıların kurulması gerektiğini vurguladı.
“YALIN YAKLAŞIM KAYIPLARI GİDERİYOR”
Aylin Tülay Özden, yalın dönüşümü ise dijital dönüşümle bağdaştırarak şöyle anlattı: “Yalın dönüşüm en temelde şunu söylüyor: Eğer siz bir ticari kuruluşsanız ve üretim yapıyorsanız operasyonlarınızda müşterinizin ‘ben ilgilenmiyorum, ekstra bir maliyet istemiyorum’ diyeceği bir faaliyet varsa onu yapmayın. Yani bir sanayi kuruluşu olarak bütün çıktılarınızın müşteriye satılabilir olması lazım. Müşterinizin ödeme yapmayı düşünmediği hiçbir ürünü, hiçbir kaliteyle üretmeye çalışmayın. Dolayısıyla burada gerek ürün kalitesinde gerek ürünün teslim süresinde gerekse o ürünü üretmek için lazım gelen operasyonel akışta lüzumsuz olan her şeyi elimine etmeniz gerekiyor. Dünya ölçeğinde yapılan araştırmalar diyor ki “herhangi bir sanayi kuruluşunda bir vardiyada makineler sadece zamanın yüzde 40’ı kadar kaliteli ve satılabilir ürün üretir, yüzde 60’ı kadarı ise kayıptır.” Ancak siz dijital sistemleri kurup, işletmeyi şeffaflaştırıp hangi üretim aralığında ne kadar üretim yaptığınızı, neden üretim yapamadığınızı analiz ederseniz Japonların tabiriyle “Kaybedenleri hayata geçirirseniz.” Uzun lafın kısası, yalın yaklaşım işletmelerde zaman kayıplarının nerede olduğunu tespit edip bu kayıpları gidermeyi de kapsıyor.
DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜN İLK BASAMAĞI: PROAKTİFLEŞMEK
Aylin Tülay Özden son olarak, dijital dönüşümün operatörün işini daha kaliteli, daha titiz, daha bilinçli yapmasını sağladığını ifade ederek şunları söyledi: “Konuyu bir zincirin halkaları gibi düşünebiliriz. Bu noktada sürdürülebilir başarıya doğru gidiyor. Çünkü tesiste duruş süreleri azalıyor, sistem işlemeye devam ediyor. İşletme ve akışlar şeffaflaşıyor, dar boğazlar çok daha rahat tespit edilebiliyor. Dijital araçların hepsini birden, en başta kullanmanıza gerek yok. Önce bakış açınızı değiştirmelisiniz. Şöyle ki doğduğunuz günden beri gözünüz bozuk ama siz bunu bilmiyorsunuz diyelim, bu artık sizin normaliniz olmuştur. Hayatınızda ilk defa gözlük taktığınızda ise her şeyi farklı görmeye başlarsınız ve daha farklı hareket edersiniz. Dijital dönüşümün de ilk basamağını bu oluşturuyor; proaktifleşmek. Dolayısıyla sanayicilerimiz bu süreci bilinçli mühendislik yaklaşımıyla yaşamalıdır.”