Isı yalıtım sektörünün lider markası Dalmaçyalı; bilim insanlarıyla birlikte “Isı Yalıtımının İnsan Sağlığına Etkisi”ni araştırdı. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu,  Aralık 2021 - Haziran 2022 dönemi boyunca biri Dalmaçyalı İleri Isı Yalıtım Sistemi ile yalıtılmış  diğeri ısı yalıtım yapılmamış iki örnek evdeki termal konforu karşılaştırdı. Marmara Üniversitesi (MÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bülent Karadağ liderliğindeki mikrobiyolojik araştırma ve anket çalışmasında ise ısı yalıtımlı ve ısı yalıtımsız hanelerde küf oluşumu ile hava kalitesine bağlı hastalıkların seyri incelendi.

"ÜLKE OLARAK KULLANDIĞIMIZ ENERJİNİN YÜZDE 70’İNİ İTHAL EDİYORUZ"

Sektörünün lider markası olmanın sorumluluğuyla “Isı Yalıtımının İnsan Sağlığına Etkisi” projesine öncülük ettiklerini belirten Betek Boya Genel Müdürü Tayfun Küçükoğlu, “Türkiye’de yüzde 70’in üzerinde binada ısı yalıtımı bulunmuyor. Bu durum insanların fiziksel ve psikolojik sağlığını doğrudan etkileyen termal konforun ülkemizde mutlak gelişmesi gerektiğini gösteriyor. Isı yalıtımı binalarda termal konforu sağlayan başlıca unsur olarak ön plana çıkıyor” dedi. 
Tüm araştırma boyunca hem Ar-Ge, teknoloji ve inovasyon güçlerini hem insan kaynaklarını ve finansal güçlerini projeyi desteklemek için kullandıklarını belirten Küçükoğlu “Sağlığın her şeyden önemli olduğunu acı bir şekilde tecrübe ettiğimiz böyle bir dönemde, değerli akademisyenlerimiz ile böyle değerli bir bilimsel çalışmayı hayata geçirmekten ötürü gururluyuz. Bu çalışmanın sadece ülkemiz için değil, dünyanın dört bir yanında referans bir çalışma olarak kabul göreceğine inanıyoruz” dedi.

Fuji Mühendislik’ten Zirvede Yenilikçi Çözümler Fuji Mühendislik’ten Zirvede Yenilikçi Çözümler

"ISI YALITIMI SAYESİNDEN ENERJİDEN SAĞLANAN TASARRUF ORANI YÜZDE 60’A ULAŞABİLİR"

Araştırmanın ısı yalıtımı sayesinde ısıtma ve soğutma için harcanan enerjiden yaklaşık yüzde 60 oranında tasarruf edilebildiğini de net olarak ölçümlediğini belirten Küçükoğlu “Enerjiyi verimli kullanmak dünyayı, çocuklarımızın geleceğini korumaktır. Araştırmada sadece mart ayına ait enerji tasarrufu ile metrekare başına 86 kilogram karbondioksit eşdeğeri sera gazı salımının engellendiği görülüyor. Bu sonuç, ısı yalıtımının çevre sağlığı ve küresel ısınma ile mücadelede kritik rolünü de ortaya koyuyor. Tüm dünyada fosil yakıtlar olarak da adlandırılan petrol, doğal gaz ve kömür fiyatları hızla artıyor. Ülke olarak enerjinin yaklaşık yüzde 70’ini ithal ediyoruz. İthal edilen enerjinin 24 milyar dolara yaklaşan kısmı konut ve benzeri yapılarda tüketiliyor. Bu koşullar altında, özellikle yeni inşa edilen ve mevcut binalarda ısı yalıtımı uygulamalarının yaygınlaştırılması gerekiyor. Binalarımızın başta ısı yalıtımı olmak üzere enerji verimli olarak inşa edilmesi durumunda yılda 8-12 milyar dolarlık bir tasarruf imkanına sahip olabiliriz” dedi.

PROF. DR. MİKDAT KADIOĞLU: ISI YALITIMSIZ EVDE ISI DEĞİŞİMİ 8 KAT DAHA FAZLA

İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, termal konforun; kişilerin sıcaklık, nem, hava akımı gibi iklim koşulları açısından gerek bedensel gerekse zihinsel faaliyetlerini sürdürürken belli bir rahatlık içinde bulunmalarını ifade ettiğini belirtti. Dünya Sağlık Örgütü’nün hava sıcaklığını yaşam alanında en az 21⁰C olarak tanımladığını hatırlatan Kadıoğlu, “Isı yalıtımı dışında hiçbir farkı olmayan iki evden araştırma süresince alınan verilerle, ısı yalıtımın iç ortam konforunu nasıl değiştirdiği, bu bağlamda da insan ve çevre sağlığını ne yönde etkilediğini 7 ay boyunca ölçümledik. İçeride termal konforlu bir ortam yaratmak için, duvarların ne kadar önemli olduğu tüm ölçümlerimizle belirlendi” dedi araştırmadaki temel bulguları şöyle sıraladı:

•    Isı yalıtımsız evde duvar yüzey sıcaklıkları arasındaki fark 6 ⁰C’ları bulurken, ısı yalıtımlı evde bu fark 1 ⁰C’a bile ulaşmıyor. Yaklaşık olarak 7.5 katlık bir farktan bahsediyoruz.
•    Isı yalıtımsız evin iç sıcaklığı dış ortam sıcaklıklarındaki değişimlerden çok hızlı etkileniyor. Dış ortam sıcaklığı 18⁰C artması durumunda, ısı yalıtımsız evin iç sıcaklığında 4 ⁰C bir artış gözlemlenirken, ısı yalıtımlı evin iç sıcaklığı ise 1 ⁰C’tan bile az bir değişim gösteriyor.
•    Isı yalıtımsız evin iç ortam hava sıcaklığı değişimi ısı yalıtımlı eve göre 8 kat. 
•    Isıtma yapılmayan aynı süre içerisinde ısı yalıtımlı ev 4⁰C ısı kaybı yaşarken, ısı yalıtımsız ev 9 ⁰C ısı kaybı yaşıyor. Isı yalıtımsız ev, ısı yalıtımlı eve göre 2,3 kat hızla soğuyor.
•    Projenin başlangıcından itibaren, yapılan enerji ölçümlerine göre, ısı yalıtımlı evde ısı yalıtımsız eve göre yüzde 60 enerji tasarrufu sağlandı. Tüm çalışma süresince evlerdeki sıcaklıklar aynı seviyede tutularak bu tüketim oranı görüldü. 
•    Hava sıcaklığının eksi derecelerden artı derecelere hızlıca çıktığı bir günde, ısı yalıtımsız evde tüketilen enerji, ısı yalıtımlı evde tüketilen enerjiye göre göre 2 kat daha fazla. 
•    Sadece mart ayında ısı yalıtımlı evde sağlanan enerji tasarrufu ile her bir metre kare için 86 kg CO2 eşdeğeri sera gazı salımı engelleniyor. Bu da İstanbul-Antalya arasındaki bir uçuşun neden olduğu CO2 salımıyla eşdeğer.

Isı yalıtımının küf oluşumuna etkisini de gözlediklerini aktaran Prof.Dr. Kadıoğlu “Bir evin içerisinde küf oluşması için duvar iç sıcaklıklarının oda havasının çiy noktası sıcaklığının üzerinde olması gerekir. Hiçbir ısıtma yapılmadığı koşullarda, ısı yalıtımsız binanın iç duvar yüzey sıcaklıklarındaki dalgalanmalar ısı yalıtımlı eve göre iki kat daha fazla. Isı değişiminin yalıtımlı evde belirgin derecede azalmış olması küf oluşumunu engellemektedir” dedi.

PROF. DR. BÜLENT KARADAĞ: ISI YALITIMLI ÖRNEK EVDE KÜF OLUŞMADI

Prof. Dr. Bülent Karadağ “Tek farkları biri ısı yalıtımlı diğeri ısı yalıtımsız olarak kurulan iki model evde deneysel bir ortamda, ısı yalıtımının iç ortam termal konforuna katkısını objektif olarak ölçebildik. Isı yalıtımı olmayan evde tespit edilen üremenin mikrobiyolojik analizini yaptık. Çıkan sonuca göre üreyen mantar Penicillium. Bu mantarın enfeksiyonlara yatkınlık sağlayan, alerjik reaksiyonları kolaylaştıran, iç ortam hava kalitesini bozan bir mantar türü olduğunu biliyoruz" dedi.
Doğru ısı yalıtılmış ve iklimlendirilmiş evlerde rutubet ve küf sorunları yaşanmadığını belirten Karadağ şöyle devam etti: “Hem yapılan ölçümler hem anket çalışması ile küf oluşumundaki ana faktörün ısı yalıtımı yapılmaması olduğu; küf ve rutubet oluşumlarının insan sağlığına olumsuz etkileri belirlenmiştir.  Evlerimizde termal konforun fiziksel sağlığımıza ek olarak keyifli, konforlu bir yaşam için de gerekli olduğu tüm bilimsel yöntemlerle tespit edilmiştir. Termal konfor, hem fiziksel sağlığımızı hem de zihinsel faaliyetlerimizi birebir etkileyen çok önemli bir kavramdır. Doğru ısı yalıtımı yapılmış evlerimizde termal konforlu yaşamımızı sağlıkla sürdürebiliriz.”
Türkiye temsili 10 ilde yarısı ısı yalıtımlı yarısı ise ısı yalıtımsız olmak üzere 800 hane ile görüşülerek yapılan anketle ısı yalıtımının özellikle hava kalitesi, rutubet-küf ile ilişkili hastalıklar üzerindeki etkilerini araştırdıklarını kaydeden Karadağ, araştırmanın oransal bulgularını şöyle sıraladı:

•    Bina yaşı ilerledikçe termal konforsuzluktan ötürü, küflenme sorunları ve oranı artmaktadır. 25 yılın üzerindeki binaların yüzde 35’inde küf oluşumu bildirildi.
•    Küflü evlerde koronavirüse yakalanma oranı yüzde 32 olarak bildirilirken, küfün olmadığı evlerde bu oran yüzde 21.
•    Küflü evde yaşayanlarda yüzde 50 oranında KOAH, Astım, Bronşit, Allerjik bronşit varken küfün olmadığı evlerde bu oran yüzde 22.
•    Alerjik astım veya alerjik nezle ise küflü evlerde yüzde 43 iken, küf sorunu olmayan evlerde yüzde 22.
•    Küf sorunu yaşanan evlerde yaşayanlarda akciğer ve üst solunum yolu enfeksiyonu belirgin fazla. Son bir yılda bu evlerde yaşayanların yüzde 50’si akciğer enfeksiyonu geçirmiş. Yılda 3 kereden fazla geçirenlerin oranı yüzde 77.
•    Mevsim geçişlerinde astım şikayetleri ısı yalıtımsız evlerde yüzde 21, ısı yalıtımlı evlerde yüzde 9 oranında görülmektedir.
•    Küflü ortamda yaşayanlarda solunum güçlüğü nedeniyle hastaneye başvuru da daha fazla. Enfeksiyon olmaksızın solunum güçlüğü ve hırıltı ile hastaneye başvurma oranı küflü evlerde yüzde 50, küf sorunu olmayan evde ise yüzde 23.

 
 

 




 
 

Editör: Haber Merkezi