Çocukluğunu Yunanistan, İsviçre, Umman, Belçika, İngiltere ve Nijerya gibi ülkelerde geçiren içmimar Jale Kulin, farklı dil ve kültürler arasında bulunmuş bir isim. Bulunulan yere hızlı uyum sağlamanın önemine değinen Kulin, bunun için iyi bir gözlem gücüne ihtiyaç olduğunu söylüyor.
Babasının işi gereği farklı ülkelerde pek çok kez ev değiştiren Kulin, eve kutsal bir mekân olarak bakıyor. Mekânı sahiplenmenin, aile olduğunu hissetme duygularının kendisine küçük yaştan itibaren temel bir bakış kazandırdığını söyleyen Kulin, tasarım dünyasıyla ilk ilişkisini böyle tarif ediyor.
Kulin, tasarım hakkında “Bu bir meslek midir? İçgüdüsel bir davranış mıdır? Bilemiyorum ama tasarım dediğiniz şey 360 derecedir. Bir kenarı yoktur, nereden bakarsanız oradan farklı görürsünüz ve farklı bir çözüm üretirsiniz. Aynı mekânı farklı bakış açılarıyla binlerce farklı şekilde tasarlarsınız. Çok boyutsuz bir kavramdan bahsediyoruz aslında. Kendi adıma ‘Bu, bir meslektir’ diyemem çünkü tasarım benim varlığımın bir parçası” diye konuşuyor.
Kulin’in, ekip arkadaşlarına hep söylediği; “Rüyanda işi görüyorsan ya da problem çözüyorsan tamam bu iş oldu demektir” yaklaşımı gençlere yol gösteriyor.
Eleştirel bakış açısıyla hareket eden Kulin, güzel ve iyi olanı takdir ettiğini, mekânın ses, ışık, renk ve koku seviyesini dikkatle incelediğini belirtiyor. Tasarımcının kafasının bu ayrıntıları kayıt almak üzere kurguladığını belirten Kulin, sözlerini, “Akşam oldu ben bunu görmeyeceğim, duymayacağım diyemiyorsunuz” diye tamamlıyor.

SADECE TASARIMI DEĞİL PARAYI DA YÖNETEBİLMEK GEREKLİ

İş hayatına İngiltere’de başladığını ifade eden Kulin, orada çalıştığı iki yılda çok şey öğrendiğini söylüyor. Daha sonra ailesinin bulunduğu Nijerya’da da iki buçuk yıl çalışan Kulin, Nijerya’yı ‘Hayatı öğrendiği yer’ olarak tanımlıyor. Kulin, sözlerine Nijerya’da yeni kurulan bir şirkette çalışmanın kendisine mühendislik, mimarlık ve statik bilgisi kazandırdığını da ekliyor.
Türkler’in her şeye çok çabuk adapte olmak gibi müthiş bir yeteneğe sahip olduğunu söyleyen Kulin, “30 sene önce iç mimari olarak baktığınızda bir tasarım veya iç mimari hakkında bir fikir yoktu. O yıllarda bir kavram karmaşası vardı. Ben de Türkiye’deki bu gelişimi tatlı bir şaşkınlıkla izledim. İlk yıllarım çok zor geçti. ‘Buradaki pazar nasıl işler? Malzeme nereden temin edilir? İnsanlarla nasıl organize olunur’ gibi birçok soru zorlanmamda etken oldu. Okulda birçok şey öğreniyorsunuz ama işi nasıl yöneteceğiniz öğretilmiyor. İyi bir yönetici olmak için analiz ve ifade yeteneğinizin olması, çalıştığınız kişilerle hem iyi arkadaş hem de onların yöneticisi olmanız gerekiyor. Diğer tarafta ise müşteri, ekip ve tabii para yönetimi var. İşin içine eğitim sektöründe para yönetimi girmiyor ve bunu yönetebilmek yıllarınızı alabiliyor. Bu sebeple eğitim sistemlerinde bu alanı nasıl yönetebileceğinizin de öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum” diyor.

"Yeşil Çatılar ve Peyzaj: Mimari Projelerde Sürdürülebilir Entegrasyon" "Yeşil Çatılar ve Peyzaj: Mimari Projelerde Sürdürülebilir Entegrasyon"

İSTANBUL, DİNAMİZMİ OLAN BÜYÜLÜ BİR ŞEHİR

İstanbul’un tarihi, yapısı ve doğasıyla hayranlık uyandıran bir şehir olduğunu da söyleyen Kulin, bu şehrin içindeki düzensizliğin kendi heyecanına çok güzel cevap verdiğini söylüyor. Multi kültürel yapıdaki geçmişinin kendisine birçok avantaj sağladığına değinen Kulin, “Birkaç dili ana dilim gibi konuşuyorum. Bu da yurtdışı projelerinde bana kolaylık sağlıyor. Bugüne kadar Amerika, Miami, Paris, Nice, Bakü, Azerbaycan ve Londra’da projelerim oldu. Şu anda İtalya’nın Renato Bölgesi’nde geliştirdiğimiz yeni bir proje var” diye konuşuyor.
Ev tasarlamanın farklı olduğunu ifade eden Kulin, “Ev tasarlarken güçlü bir empati kurulmalıdır. Ev eldiven gibi olmalıdır, beraber eskimeli, beraber esnemelidir’’ diyor. Kulin, doğru renk, doğru doku ve iyi bir ışıkla her mekânın yüzde yüz dönüştürüleceğine inanıyor.
Kulin’in biyografisinde “Düşüncenin ve hayalin çok boyutlu heyecanını farklı tasarım lisanlarıyla yorumluyor” ifadesi bulunuyor. Kulin, bu cümleyi şu sözlerle açıklıyor: “Öncelik gözlem. İkinci adım karşı tarafın ihtiyacını gözetmek. Sonra onların ihtiyacına nasıl cevap vereceğimizi düşünmek ve onların hayalini düşünerek tasarım yapmak. Sonra o hayali alıp bir yere taşımak. Bunu müşteriye iyi bir şekilde anlatmak ve o hayali tasarlayarak inşa etmek. Özetle anlamak, anlatmak ve uygulamak.”

SERAMİK, TASARIMIN HER ALANINDA

Olgun’un tasarımda seramik kullanımı ile ilgili görüşü hakkındaki sözlerine, seramiğin müthiş bir tasarım malzemesi olduğunu belirterek başlayan Kulin, “Seramik hızlı bir gelişme gösteriyor, dekorasyonda çok farklı çözümler sunuyor. Dayanıklı ve başka bir malzeme üzerine uygulanabiliyor. Günümüzde sadece ıslak hacim malzemesi olarak değil, birçok farklı şekilde kullanılabiliyor. Teknik olarak büyük ebatlı üretilmesi, malzemenin kalınlık çeşitliliği, dış cephede, iç mekânda duvarlarda, hatta mutfak tezgâhları ve mobilya tasarımında da kullanılan bir malzeme. Ben de projelerimde seramik kullanıyorum, büyük ebatlı ürünleri kullanmayı seviyorum” diyerek seramiğe dair görüşlerini anlattı.
AURA İstanbul’un kurucuları arasında da yer alan Jale Kulin, birçok meslektaşının gönül verdiği bu sosyal sorumluluk projesini de anlatıyor. Kurulduğu günden bu yana tasarımcı, mimar, içmimar ve inşaat mühendisi yeni mezun öğrencilere ışık tutmak, onları iş hayatına hazırlamak için özel eğitim verdikleri projeyi, bu oluşuma neden ihtiyaç duyduklarını açıkladı.
Takı tasarımı da yapan Kulin’in bu alanda KulinAbana adını verdiği markası var.





 
 

Editör: Haber Merkezi