FOTO: Pera Kalıp ve İskele Sistemleri Genel Müdürü Tahsin Uzunselvi
Pera Kalıp ve İskele Sistemleri Genel Müdürü Tahsin Uzunselvi, Türkiye’de kalıp ve iskele sektörünün mevcut durumunu değerlendirerek, önümüzdeki dönemde nasıl bir değişim beklediğini anlattı.
Pera Kalıp ve İskele Sistemleri Genel Müdürü Tahsin Uzunselvi, Türkiye’de kalıp ve iskele sektörünün mevcut durumunu değerlendirerek açıklamalarda bulundu. "Kalıp ve iskele nedir, ne işe yarar, imalat standardı ve kullanımı nasıl olmalıdır? Bunun gibi basit birkaç soruyu cevaplamadan, sektörü ve mevcut durumu anlamak ve doğru değerlendirmek biraz daha güç olabilir." diye konuştu.
Uzunselvi, "Türkiye’de AB Standartlarına uyum çalışmaları çerçevesinde 2015 yılında İskele ve Kalıp Sistemleri için TSE Standartları belirlenmiş ve uygulamaya konulmuştur. Bunlar; TS EN 12810, TS EN 12811, TS EN 12812, TS EN 12813, TS EN 1004 ve TS 13662 gibi iskelelerin mamul özellikleri, tasarımları, yapısal analizleri, kullanımları, güvenlik gereksinimleri, test ve deney kriterleri içeren standartlardır. İskele ve kalıp imalatında yapılan kaynakların da EN ISO 3834-3 kalite standartlarında belirtilen kriterlere uygun yapılması gerekmektedir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nda ve Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nde zorunlu tutulan iskelelerin standartlara göre üretilmesi, seçilmesi ve güvenli bir şekilde kullanılması ile ilgili yükümlülükler düzenlenmiştir." diyerek konuşmasını sürdürdü.
Uzunselvi, konuşmasına şöyle devam etti: "İskeleleri, İş İskelesi ve Kalıp İskelesi diye iki ana grupta tanımlayabiliriz. İş İskelesi; TS EN 12811 standardında "Binaların ve diğer yapıların inşaa, bakım, onarım ve yıkım işlerinin gerçekleştirilmesinde güvenli bir çalışma ortamının ve bu ortama güvenli bir erişim sağlanması için gerekli olan geçici inşaat yapısı" olarak tanımlanmaktadır. Kalıp İskelesi; TS EN 12812 standardında "Kendi kendini destekleyemeyen bir yapı parçası ve ilgili servis yükleri için geçici destek" olarak ifade edilmektedir. Demek ki; iş iskeleleri çalışanlar için güvenli çalışma ortamı yaratmak, kalıp iskeleleri ise yapının kendini destekleyebileceği aşamaya kadar yapıyı desteklemek amacıyla kullanılmaktadır. Kalıp; “Betonarme yapı elemanlarına (kolon, perde, döşeme, kiriş gibi) şekil veren ve betonun istenen mukavemete (taşıma gücüne) ulaşıncaya kadar şeklini emniyetli bir şekilde korumasını sağlayan sistemlerin genel adıdır.”
Sonuç olarak kalıp ve iskelenin ne olduğunu ve standartlarının neler içerdiğini, 2015 yılından beri artık resmi belgelerle biliyoruz diyen Uzunselvi, "Sanırım iskeleler, inşaatta geçici yapılar ve destekler olarak tanımlandığı için olsa gerek, uzun yıllar yeterli ehemmiyet de verilmemiştir. Sektörün mevcut durumu ile ilgili en büyük sorun, mevzuatta yer alan teknik ve idari kriterlerin uygulamada görülmemesi ve aksaklıkların yaşanmasıdır. Ülkemizde birçok konuda olduğu gibi, yasaları ve mevzuatları düzenlemede çok mahiriz. Ancak, bu mevzuatların sahada uygulanması, takip edilmesi ve denetlenmesi konusunda maalesef aynı ciddiyeti ve performansı gösteremiyoruz. Hem imalatçı olarak bizim tarafta, hem de ilgili uygulayıcılarda ve denetim mekanizmalarında meseleyi önemsememe veya ihmal etme durumları görülmektedir. Standartlara uygun imal edilmeyen ürünler, tabi ki daha az maliyetli olur. Bu durum; hem kalite standartlarına ve hem de İSG kriterlerine uygun imalat yapan üreticileri haksız rekabet nedeniyle sıkıntıya sokmaktadır. Oysa; sürekli daha kaliteli, daha dayanıklı ve daha güvenli iskele üretimi için pozitif bir rekabet ortamı oluşturulmalıdır." açıklamasında bulundu.
Uzunselvi, "Standartlara uymayan merdiven altı iskele imalatçılarına, böyle kontrolsüzlük ve denetimsizlik ortamı oldukça yaramaktadır. Peki, sektörün asıl aktörleri olan ve standartlara uymaya gayret eden kalıp ve iskele üreticilerinin tarafında mevcut durum nedir diye sorarsanız…. Tüm olumsuzluklara rağmen haksız rekabet ortamında ayakta kalma mücadelelerine devam etmekteler, açık ara ile ilerleyişlerini devam ettirmekte kararlıdırlar." dedi.
"PAZAR SADECE İÇ PAZARDAN İBARET DEĞİL"
Uzunselvi, şöyle konuştu: "Geçmiş yıllarda iç piyasada dar ve kısır döngüde rekabet eden sektörümüzün gerçek üreticileri, dış piyasaya açıldıkça Ar-Ge’ye, kaliteye, inovasyona ve teknolojik imkanlara ne kadar ihtiyacının olduğunu; ilerlemek ve rekabet gücünü elde etmek için bunun bir zorunluluk haline geldiğini görmüştür. Pazarın sadece iç pazardan ibaret olmadığının, asıl dünya pazarına talip olmamız ve rekabet etmemiz gerektiğinin farkına varılmıştır. Bunun en somut örneği; İDDMİB koordinasyonunda İKSD üyelerinden oluşan ve firma olarak bizim de yer aldığımız Uluslararası Rekabeti Geliştirme çalışma grubu olan devlet destekli UR-GE Projesiyle hayata geçmiştir. Bu proje 3 yıl sürecek olup, her yıl 3-4 etkinlik yapılacaktır. Sektörümüzün duayenleri olarak hep birlikte ülkemiz bazında, dünya pazarına açılma faaliyetlerini yürüteceğiz. Bu konularda daha çok şeyler söylenebilir. Mesela kalifiye personel eksikliğimiz mevcuttur. Birçok sektörde olduğu gibi, mavi yaka dediğimiz teknik elemanların yetiştirilmesi için mevcut eğitim kurumlarının sayısı, niteliği ve uygulanan eğitim programları yetersizdir."
SEKTÖRÜN MALİ VE FİNANSAL DURUMU
Uzunselvi, "Sektörde daha iyisini yakalamak ve standartları oluşturmak için her zaman mesleki ve örgütlü yapılara ihtiyaç bulunmaktadır." diyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Gerek ilgili Bakanlıklar, gerek mesleki teknik kuruluşlar ve gerekse üniversiteler ile diğer eğitim merkezleri tarafından; imalat sektöründe acilen ihtiyaç duyulan kalifiye ve nitelikli ara personellerin bir an önce yetiştirilmesinde, eğitilmesinde ve temininde gerekli katkının sunulması ve konuya el atılması oldukça elzem hale gelmiştir. Sektörün mali ve finansal durumlarından bahsedersek… 2023 yılında yaşanan depremler, savaşlar, inşaat maliyetlerindeki artışlar, döviz kurundaki yükselişler, seçim ve enerji maliyetleri nedeniyle inşaat sektörü durağan bir seyir izledi ve oldukça zor bir dönem geçirdi. Bu durum, 2024 yılındaki sıkı para politikası ve yüksek faiz uygulamaları ile iç piyasada daha çok hissedilmeye, derinleşmeye ve kronik bir hal almaya başladı diyebiliriz. Piyasada nakit sıkıntısı yaşanmaktadır. Parası olan bunu piyasaya çıkarmamakta, yüksek faiz getirisi ile yan gelip yatmaktadır. Biz hammaddeyi peşin alıyoruz, vergiyi peşin ödüyoruz; ancak ürünü peşin değil, vadeli satmak zorunda kalıyoruz. Vadesi geldiğinde bari tahsilatında sıkıntılar yaşamasak, hadi vadeye de razıyız. Kısacası, birçok sektörde olduğu gibi, imalat sektöründe de nakit döngüsü iyice bozulmuş durumdadır. Tüm bunlara rağmen şunu ifade edebilirim ki, sektörün mevcut sorunlarını çok kısa bir süre zarfında kolaylıkla aşacağını düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde sektörümüzün geleceğinden umutluyum ve çok daha iyi olacağı kanaatini taşıyorum."