Estetik duyarlılığı, detaylara verdiği özen ve insan odaklı yaklaşımıyla fark yaratan Decofemme İç Mimarlık, iç mekân tasarımlarında özgün bir çizgiye sahip. Kurucusu Yüksek İç Mimar Tülin Gazi Özcan ile kullanıcıların ihtiyaçlarını odağına alan tasarım sürecini, ofislerde estetik ile işlevselliği buluşturma yollarını ve geleceğin çalışma mekanlarına dair öngörülerini konuştuk.

Tülin Gazi

GES Yatırımı ile Karbon Emisyonunu Azaltmayı Hedefliyor GES Yatırımı ile Karbon Emisyonunu Azaltmayı Hedefliyor

FOTO: Decofemme İç Mimarlık Kurucusu Yüksek İç Mimar Tülin Gazi Özcan

Ofis mekanlarının yalnızca çalışmak için değil, aynı zamanda ilham almak ve huzur bulmak için de tasarlanması gerektiğine inanan Decofemme İç Mimarlık, kullanıcıların duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarına cevap veren projeleriyle dikkat çekiyor. Kurucu Yüksek İç Mimar Tülin Gazi Özcan, detaylara verdiği önem ve empati temelli yaklaşımıyla, ofisleri sadece işlevsel alanlar olmaktan çıkarıp, çalışanların motivasyonunu artıran, kapsayıcı ve estetik yaşam alanlarına dönüştürüyor. Özcan ile ofis tasarımlarındaki tasarım dili, kadın bakış açısının etkileri ve geleceğin çalışma alanlarına dair yaklaşımlarını konuştuk.

Decofemme İç mimarlık projelerinde öne çıkan zarif ve duyarlı tasarım yaklaşımı, ofis mekanlarına nasıl yansıyor? Çalışma alanlarında estetik ile ruhsal konfor arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?

Decofemme İç Mimarlık projelerinde benimsediğim zarif ve duyarlı tasarım anlayışını, ofis mekanlarına yansıtırken estetikle ruhsal konfor arasında güçlü bir bağ kurmayı önceliklendiriyorum. Mekanları yalnızca işlevsel değil, aynı zamanda ilham veren ve dinginleştiren alanlara dönüştürmeyi hedefliyorum. Doğal ışığı, yumuşak dokuları, dengeli renk paletlerini ve akustik konforu bir araya getirerek çalışanların motivasyonunu ve odaklanma düzeyini artıran bir atmosfer oluşturuyorum. Her ofis tasarımında kurumun kimliğine özel ama aynı zamanda bireyin psikolojik ihtiyaçlarına duyarlı bir denge kurmaya özen gösteriyorum.

Kadın kurucu ve tasarımcı olarak mimarlık pratiğinde, özellikle ofis projelerinde fark yarattığınızı düşündüğünüz noktalar neler? Kullanıcı deneyimi açısından bu yaklaşım nasıl karşılık buluyor?

Kadın bir kurucu ve tasarımcı olarak ofis projelerinde fark yarattığım en önemli noktalardan biri, detaylara gösterdiğim duyarlılık ve kullanıcı odaklı bakış açım. Mekanı yalnızca fiziksel bir alan olarak değil, insan ilişkilerinin, üretkenliğin ve duygusal dengenin bir arada var olduğu bir organizma olarak görüyorum. Özellikle kadın bakış açısının getirdiği empati ve çok katmanlı düşünme becerisi, ofis tasarımlarımda hem işlevsel akışı hem de duygusal konforu aynı ölçüde ön plana çıkarıyor. Bu yaklaşım, kullanıcılar tarafından genellikle “fark edilmeden hissedilen bir denge” olarak tanımlanıyor. Çünkü ortaya çıkan mekanlar sadece güzel değil, aynı zamanda huzurlu, motive edici ve kapsayıcı bir deneyim sunuyor.