İnşaat ve Malzeme

"MİMARİ ÜRETİME OBJE BAZLI DEĞİL, BİLGİ VE SÜREÇ BAKMAYA ÇALIŞIYORUZ"

Mimarlık pratiğindeki 20. yılını “Mimarlığın Etkisinden Mimarlığın Bilgisine: Yazgan Tasarım’ın 20. Yılı” başlığını taşıyan sergi ile kutlayan Yazgan Tasarım Mimarlık, bir projeyi mimari etkinin peşinde olmadan, doğru ilişki biçimleri ve sistemler kurmaya çalışarak sürecini de tasarlayarak üretiyor.

Kentsel tasarım, mimari, iç mimari, peyzaj ve grafik tasarım alanlarında proje ve uygulama yapan Ankara merkezli Yazgan Tasarım Mimarlık, inşa edilmiş 100 mimari, iç mimari ve peyzaj projesi ile birlikte son 20 yılda 34 ülkede projesi olan uluslararası bir mimarlık ofisine dönüştü. İşleri bugüne kadar 19 farklı ülkede yayımlanan, 144 ulusal ve uluslararası tasarım ödülüne layık görülen Yazgan Tasarım’ın portföyü hem Türkiye’de hem de birçok ülkede inşa ettiği toplam 9 milyon m²’nin üzerinde projeyle büyümeye ve çeşitlenmeye devam ediyor. Konsept, tasarım geliştirme, uygulama ve detay projelerini kapsayan farklı program ve ölçeklerde projeler oluşturma kapasitesine sahip olan mimarlık ofisinin karma kullanımlı yapılar, Ar-Ge ve üretim tesisleri, ofisler, konutlar, spor salonları ve çok amaçlı salonlar, alışveriş merkezleri, hastaneler, eğitim binaları, otel ve kültür merkezleri projelendirdiği bina tipolojilerinden bazıları. Bu sene ofis olarak 20. kuruluş yılını da kutladıkları bir sergi organize eden firmanın, Ankara CermModern’den sonra İstanbul Tophane-i Amire Tek Kubbe’de ziyarete açılan sergisinin ismi “Mimarlığın Etkisinden Mimarlığın Bilgisine: Yazgan Tasarım’ın 20. Yılı”.
Yazgan Tasarım Mimarlık Kurucu Ortakları Dr. Mimar Begüm Yazgan ve Dr. Mimar Kerem Yazgan, ST İnşaat Yapı & Malzeme Dergisi olarak sorularımızı yanıtladılar…

Tasarım anlayışınız, ilke ve prensipleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Begüm Yazgan: 
 Bugüne kadarki üretimimizin altyapısında, yüksek lisans ve doktora tezlerimizde tartışılan “olay-mekân”, “inşa edilen mekân”, “tasarım eyleminin tasarımı” ve “ekolojide sistemci yaklaşımlar” fikirleri var. Bu araştırmalarımızı birleştirerek oluşturduğumuz Esnek Sistem Tasarımı fikri ile projelerimizi üretirken, bunu bilgi bazlı yapabilmenin peşindeyiz. Çok disiplinli koordinasyon gereken mimari proje üretiminin iyi bir ekip çalışması ile mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Bilgi bazlı esnek sistem tasarımı çok aktörlü ve faktörlü bir üretimi sürdürülebilir kılıyor. Bunların yanında son dönemde doğayı mimariye entegre etmeyi de tasarım prensiplerimizden biri haline getirdik.

“Esnek Sistem Tasarımı” anlayışınınız hakkında neler söylemek istersiniz?
Kerem Yazgan: 
Esnek Sistem Tasarımı mimari üretimle ilgili bir araştırma alanıdır. Tasarımın unsurlarını birbirine bağlayan bir ilişkinin tanımlanması ve bu ilişkinin farklı durumlara uyarlanması anlamına gelir. Tanımlanan ilişkiye bir ana fikir doğrultusunda değişkenler atanır. Ardından projenin ihtiyaçları doğrultusunda bu değişkenlerin yerine gerçek değerler girilir. Farklı ihtiyaçlara göre girilen değerler her seferinde farklı sonuçlar ortaya çıkarır. Esnek Sistem Tasarımı “tasarım eylemini tasarlamanın” yollarından biridir. Esnek Sistem Tasarımı’nda mimardan ziyade ilişkinin kendisi tasarım sürecini yönlendirir. Başka bir deyişle mimar tarafından kurulmuş olan sistem, tasarımın “kendiliğinden” yönlenmesinin önünü açar. Bunun olabilmesi sistemin baştan konulmuş kriterler doğrultusunda esneklik barındırmasıyla mümkündür. Sergi ile birlikte paralel çıkardığımız kitabımız “Esnek Sistem Tasarımı”nda bu doğrultuda ürettiğimiz projeleri ilişki biçimleri göre kategorize ederek anlattık.

Projelerinizde kullanacağınız yapı malzemelerini hangi kriterlere göre belirliyorsunuz?
Kerem Yazgan: 
Yazgan olarak geliştirdiğimiz, sergimizde de yer alan, ‘Smart Project’, bir projeyi oluşturan ve tasarıma etki eden tüm faktörleri kapsayan bir mimari üretim alanı ve bilgi platformudur. Yapı malzemeleri de projeyi oluşturan fiziksel bir faktör olarak bu üretim platformunda yerini almakta. Tasarım sürecinin birçok aşamasına etki edebilecek bir karar olan malzeme seçiminin bilgi bazlı yapılması gerektiğine inanıyoruz. Örneğin bir camın, standardize edilmiş fonksiyonel ve çevresel parametrelerin ötesinde binlerce parametreye bakılarak seçilmesinin proje üretimini ve tasarım anlayışını etkileyeceğini, proje öncesinde sürecindeki bilgi bazlı analizlerin bu doğrultuda büyük önem kazanacağını düşünüyoruz. Bizler de malzeme seçimimizi elimizdeki verilerle bu doğrultuda yaparken, bölgesel şartları ve karbon ayak izi gibi sürdürülebilirlik ile ilgili konuları göz önünde bulunduruyoruz.

Projelerinizde yapıların deprem dayanımına ilişkin nelere dikkat ediyorsunuz? Bu husus tasarım sürecinizi nasıl etkiliyor?
Begüm Yazgan: 
Depremle ilgili olarak proje öncesinde, proje sürecinde, inşaat aşamasında ve inşaat sonrasında birçok konunun göz önünde bulundurulması gerekli.
Öncelikle projeye başlarken yapılacak olan analizlerin genişletilmesi, geliştirilmesi, arsaya ve çevresine dair verilerin proje başlamadan olabildiğince geniş anlamda elde edilmesi, tasarıma bu verilerle başlanması gerekiyor. Deprem, bir mimari projeye etki edebilecek tüm faktörler göz önünde bulundurularak yürütülen tasarım sürecinde, yalnızca mimar değil mühendisler ve danışmanlarla birlikte bir takım çalışması yapılarak ele alınmalı. Sismik izolatör gibi önlemlerin alınabileceği depreme dayanıklı proje üretiminde mimarın rolü tüm aktörleri ve faktörleri koordine etmek, tasarımı bu doğrultuda yönetmek bize göre.

“Yazgan Tasarım’ın 20 Yılı” Sergisi fikri nasıl oluştu? Serginin içeriği, ana fikri ve amacı nedir?
Begüm Yazgan: Yazgan Tasarım olarak 20 yılda 100 inşaatı tamamlanmış proje, 300’den fazla da mimari, iç mimari ve peyzaj projesine imza attık ve 34 ülkede projesi olan uluslararası bir mimarlık ofisine dönüştük. Bu 20 yıl içerisinde ürettiğimiz birçok farklı ölçekte ve tipolojide yapı ve proje ile profesyonel anlamda mimarlık disiplinine ait bilgimizi sürekli artırırken, teorik anlamda da kendimizi sürekli geliştirdik yeni fikirler ürettik. 
Biz bir projeye ve mimari üretime obje bazlı bakmamaya çalışıyoruz. Mimari etkinin peşinde olmadan, doğru ilişki biçimleri ve sistemler kurmaya çalışarak sürecini de tasarlayarak üretiyoruz bir projeyi. “Esnek Sistem Tasarımı” olarak adlandırdığımız proje üretim biçimimizi bilgi bazlı yapabilmenin arayışındayız. “Smart Project” bu doğrultudaki araştırmalarımızı derlediğimiz bir bilgi kütüphanesi ve platformu. Sergide yer alan 1:5 ölçekli cam üzerine baskı sistem kesitinde bu arayışımızı yansıtmaya çalıştık. “Derin Kesit” olarak tanımladığımız bu çizimde, bir projedeki elemanların detaylı bilgisine birkaç ileri seviyede derinleştirerek yer verdik. 
Proje panoları, proje maketleri, 12 m x 2.5 m cam üzeri baskı sistem kesiti ve Smart Project bölümlerinden oluşan sergimizde Yazgan’ın dününü, bugününü ve geleceğe dönük yönünü anlatmaya, sunmaya çalıştık. 

Yaratıcılığın parçanın kendisini değil, parçaları bir arada tutan ilişkileri tasarlamak olduğuna inanma anlayışınızı biraz açar mısınız? Bu anlayış projelerinize nasıl yansıyor?
Kerem Yazgan: İlişki tasarımı Esnek Sistem Tasarımı’nın ana fikridir. Esnek Sistem Tasarımı şu aşamalardan oluşur: Analitik bir yaklaşımla projedeki parçalar arası ilişkileri incelemek ve tanımlamak; tasarım sürecindeki diğer etkenleri ve aktörleri ilişkilere dahil etmek; projedeki parçaları ve ilişkileri bir matriste bir araya getirmek; gereken bilgileri sisteme girerek tasarım sürecini yönlendirmek; belirli bir aşamada da sürecin içindeki oyunu keşfedip özgürleşmek.
Yazgan’ın 20 yılda Esnek Sistem Tasarımı kullanarak ürettiği projeleri ilişki biçimlerine göre kategorize etmek mümkün. Ölçek sırasına göre; yapı elemanları arası ilişkiler, mekânlar arası ilişkiler, yapılar arası ilişkiler ve yapı-çevre ilişkileri. Tasarımda sistemin kullanılmaya başladığı ilk zamanlarda mekânlar arası ilişkilerle başlayan süreç zamanla yapıyı ve çevresini oluşturan tüm unsurların birbirleriyle bütüncül ilişkilerinin araştırılmasına doğru evrildi. Son dönemde daha derinlemesine ele alınan yapı-çevre ilişkisi bağlamında, Esnek Sistem Tasarımı kullanarak doğayla mimarinin gitgide daha bütünleştiği projeler üzerinde çalışmayı sürdürüyoruz.

Şu an ofisin yoğunlaştığı işler genel olarak hangileri? Üzerinde çalıştığınız güncel projelerinizden söz edebilir miyiz?
Begüm Yazgan: 
 Son dönemde endüstriyel üretim tesisleri ve Ar-Ge ofisleri projelerimiz yoğunlukta ilerliyor. “Duvarlar yerine iç bahçeler” mottomuz ile doğayı mimariye entegre ederek farklı tipolojilerde projeler üretiyoruz. Ankara’daki Uzay ve Havacılık Organize Sanayi Bölgesi’nde yaptığımız projelerin yanı sıra İstanbul’da da yeni bir endüstri bölgesi için yapılar tasarlıyoruz. Afrika’da stadyum, Romanya’da bir konut projemiz var devam ettiğimiz. İğneada’daki glamping projesinin ikinci etabıyla uğraşıyoruz. Bir yandan araştırmadayız, bir yandan üretiyoruz.

Projelerinizi ele alırken nasıl bir sistemle hareket ediyorsunuz? Tasarım sürecinin içinde yer almaya ne kadar zaman bulabiliyorsunuz?
Kerem Yazgan: 
Üretkenliğimizin arkasında kolektif ve bilgi bazlı bir çalışma sistemiyle “iyi proje yapma” motivasyonumuz var. Bir mimari projenin uluslararası ve disiplin bazlı nasıl geliştirilebileceğine dair sürekli araştırma halindeyiz. Tasarım süreci de aynı şekilde işliyor. Tüm sürecinde içerisinde yer almaya özen gösteriyoruz.

Projelerinizde sürdürülebilirliği ve çevresel değerleri konumlandırmada kullandığınız yöntemlerden de söz edebilir misiniz?
Begüm Yazgan:  
Sürdürülebilirliğin iki ana parametresi var: Bir tanesi, sosyal sürdürülebilirliği sağlamak. Yani çevre bilincini aşılamak için insanları eğitimle bir araya getirmek. Toplum bilincinin olması çok önemli; bunu da düzgün bir eğitimle sağlayabiliriz. İkincisi de teknolojik imkanların kullanılması. Teknolojik birtakım enstrümanlar var binaya entegre edilen. Pasif iklimlendirme ile birlikte cepheye entegre edilen fotovoltaik paneller gibi çeşitli mekanik sistemlerin birlikte çalışması da söz konusu oluyor.
Kerem Yazgan:  Bugüne kadar yaptığımız projelerden 10 tanesiyle LEED, BREAM, EDGE sertifikaları aldık. Son dönemde Sıfır Karbon bir Tekstil Fabrikası tasarladık. İç bahçeler ve pasif enerji sistemlerinin ötesinde bir sürdürülebilirlik arayışımız var bu projede. Özellikle iç bahçe kullanımlarıyla beraber bitkilerin yapıya etkisinin peşine düştüğümüz zaman yeşil mimari kavramı daha spesifik hale gelmeye başladı bizde. Ağaç değil de hangi ağacın binaya, canlılara, toprağa etkisi, suyla ilişkisi nasıldır, deyip sürdürülebilirliği LEED limitinde ele almanın ötesine geçtiğimiz ve çevrenin kendisine ve yapıyla etkileşimine odaklandığımız bir sürece girdik. Biz sürdürülebilirliği başka bir yöne çekme arayışındayız.