Bir şehir tasarlamak demek gelişi güzel binalar dikmek ya da devasa gökdelenler inşa etmek demek değil… Her şehrin kendine has bir coğrafi, kültürel ve sosyal yapısı olduğunun göz önünde tutulması ve buna göre bir yapılaşma planına sahip olması gerekiyor. Arjantin’de bir şehircilik seferberliği düşüncesiyle ortaya konulan Dünya Şehircilik Günü, daha ideal şehirlere ulaşmak için tüm dünyada her yıl 8 Kasım’da kutlanıyor.
Dünya hızla değişirken bu değişimin şehirleşmeyi de beraberinde getirdiğini belirten İZODER-Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Eruslu, şunları söyledi; “Yapı sektörünün önemli elemanlarından yalıtım sektöründe hizmet veren bir dernek olarak kendi alanımızda kurallara uygun olmayan, yalıtımsız ya da yanlış yalıtım uygulamasına sahip binalar bizim özellikle şehirleşmede dikkat çekmek istediğimiz başlıklar arasında yer alıyor.”
KENTSEL DÖNÜŞÜM; ENERJİ VERİMLİ, GÜVENLİ VE KONFORLU ŞEHİRLER TASARLAMAK İÇİN BÜYÜK BİR FIRSAT...
Türkiye genelinde güvenli, enerji verimli ve konforlu binalara sahip olmanın en önemli yollarından birinin de tüm binalarda doğru yalıtımın yapılması olduğunu söyleyen İZODER Başkanı Emrullah Eruslu, “Avrupa Birliği’nde 2019 yılından bu yana yeni kamu binalarının tümü 2020 yılının başından itibaren ise tüm yeni binaları neredeyse sıfır enerjili olarak yapılıyor. Birçok gelişmiş ülkede binalar, ısıtma ve soğutmaya yönelik birim metrekaredeki yıllık enerji tüketimi; 30-50 kW olacak şekilde yalıtımlı olarak tasarlanıyor ve inşa ediliyor. Ülkemizde ise halen bina enerji tüketimi 120-150 kW (birim metrekare/yıl) seviyesinde. Özetle halen enerji israfımız gelişmiş ülkeler ile mukayese edildiğinde 3 ila 5 kat daha fazla. Daha fazla parayı havaya savurmamak için kısa vadeli bir planlamayla başta kentsel dönüşüm olmak üzere tüm yeni yapılacak binalarda Neredeyse Sıfır Enerji Bina (nSEB) konseptini benimsemek büyük önem taşıyor. Asgari enerji performansı ‘B’ olan NSEB binalar, diğer binalara göre cephelerde en az 2-3 cm, çatılarda en az 4-6 cm, döşemelerde en az 2 cm daha kalın yalıtıma ve kaplamalı yalıtım camı üniteleri ile ısı yalıtım değerleri iyileştirilmiş pencerelere sahip olduklarından yakıt faturalarında kullanıcılarına yüksek oranda tasarruf sağlıyor” dedi.
Her bölgenin kendi coğrafi ve iklimsel şartlarına uygun yalıtıma ihtiyacı olduğunu dile getiren Emrullah Eruslu, açıklamalarına şu sözlerle devam etti; “Artık bizim de Antalya ve İzmir gibi sıcak iklim bölgelerinde 6-8 cm, İstanbul gibi ılıman iklime sahip bölgelerde 9-10 cm, Ankara gibi soğuk olan yerlerde 10-12 cm ve Erzurum gibi çok soğuk olan yerlerde 14-15 cm kalınlıklarda yalıtım yapmamız gerekiyor. Bu noktada tüm vatandaşlarımıza mevzuat limitlerinin ötesine geçmelerini ve daha kalın yalıtım yapmalarını tavsiye ediyoruz. Benzer durum pencereler için de geçerli. Pencerelerde kaplamasız klasik camlar yerine ısı ve/veya güneş kontrol kaplamalı yalıtım camlarını kullanmalı, üçlü camlama çözümlerine yönelmeliyiz.”
İDEL ŞEHİRLER İNŞA EDEBİLMEK İÇİN YALITIMI BİR BÜTÜN OLARAK ELE ALMAK GEREKİR
İdeal şehirler inşa edebilmek için doğru yapılaşmada yalıtımı bir bütün olarak ele almak gerektiğini vurgulayan Eruslu, açıklamalarını şu sözlerle bitirdi; “Bina dayanımı için gerekli olan su yalıtımı, korozyonu önleyerek binaları ömrü boyunca depreme karşı koruma altına alıyor. Ses yalıtımı, şehir hayatının en büyük sorunlarından biri olan gürültü kirliliğine karşı alınabilecek tedbirlerin başında geliyor. Yangın riskinin yüksek olduğu şehirlerimizde, yangın çıktığında binanın en hızlı ve güvenli bir biçimde terk edilmesini yangın yalıtımı uygulamaları sağlıyor. Bina tasarım ve yapım süreçlerinin en önemli güvenlik bölümlerinden biri olan yangın yalıtım uygulamalarının şehirlerimizde yeni bina ve renovasyon çalışmalarının bir parçası olması gerekiyor.”