SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü, Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) gibi politikalarının Türkiye’nin enerji sektörü ve sanayisi üzerinde nasıl bir etki yaratacağı hakkında değerlendirmede bulundu.

Portföyüne Nordex Türbinleri ile 56 MW Daha Ekliyor Portföyüne Nordex Türbinleri ile 56 MW Daha Ekliyor

SKDM'nin AB yeşil mutabakatı çerçevesinde uygulamaya konulan mekanizmalardan biri olduğunu ve uygulamanın amacının AB içinde üretilen ürünlere uygulanan karbon fiyatlamasının ithal ürünleri de kapsaması, böylece üretimin karbon vergilendirmesi olmayan ülkelere kaydırılmasının engellenmesi olduğunu söyleyen Güllü, şöyle konuştu: "Uygulama, hem ithal veya yerli kapsama giren tüm ürünlerin yol açtığı emisyonların, hem de AB içindeki üretimin rekabette dezavantaj yaşamasının önüne geçmeyi hedefliyor. İlk etapta 2030 yılına kadar SKDM yalnız demir-çelik, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen sektörlerinde AB’ye yapılan ihracatı kapsıyor. Ancak, 2030 sonrasında uygulamanın AB’nin Emisyon Ticaret Sistemi’nde yer alan tüm ürünleri, yani tüm metalleri, kağıt ürünlerini, cam ve seramiği, kimya, petrokimya ve rafineri ürünlerini, taşımacılık ve taşıma için kullanılan yakıtları da kapsaması bekleniyor."

SINIRDA KARBON VERGİSİYLE BİRLİKTE MALİYETLER ARTIYOR

SKDM’nin ilk aşamasında yer alan ürünlerden özellikle demir-çelik ve alüminyumun Türkiye’nin ihracatında önemli yer tuttuğunu ve bu ürünlerin ihracatının toplam ihracatımızdan yüzde 5 oranında pay aldığına dikkat çeken Güllü, sözlerine şöyle devam etti: "Alüminyum ihracatının yarısı, demir-çelik ihracatının üçte biri AB ülkelerine yapılıyor. Bu ürünlerde Türkiye, AB’nin yaptığı ithalatta da önemli yere sahip; ilk üç tedarikçi arasında yer alıyor. İhracatın ötesinde bu ürünlerin Türkiye ekonomisindeki yerini değerlendirdiğimizde ise hem genel olarak sanayi sektöründe hem de bu ürünler özelinde planlama ve strateji ihtiyacı öne çıkıyor. SKDM kapsamında karbon yoğun, karbonsuzlaşması güç ve ikamesi olmayan, kritik sektörlere girdi sağlayan stratejik ürünler yer alıyor. Yaptığımız çalışmalarda SKDM uygulaması kapsamındaki maliyetler, bütünlüklü bir çerçevede, bağlantılı sektörlerdeki fayda ve maliyetler dikkate alınarak değerlendirildiğinde karbon vergilendirmesi olmadan da toplam maliyetlerin toplam faydaları aştığını saptadık. Sınırda karbon vergisiyle birlikte maliyetler daha da artıyor. Bu bağlamda karbon maliyetine ek olarak özellikle dış ticaret açığında ve taşımadan kaynaklanan maliyetler öne çıkıyor ve çoğu kez emisyon gideri ihracattan elde edilen katma değeri aşıyor. Dolayısıyla bu ürünlerde ürün kompozisyonu, yurtiçi üretim-ithalat-ihracat dengesi ve uluslararası değer zincirlerine entegrasyonun tasarlanması kritik önem taşıyor. Bu kapsamda SKDM sektörleri gibi karbonsuzlaşması güç sektörlerde mevcut büyüme trendlerinin ve ürün kompozisyonunun korunması yerine karbon yoğunluğunu azaltan katma değerli ürünlere öncelik verilmesi, düşük katma değerli ihracat azaltılarak yurtiçinde makine, otomotiv, elektrikli teçhizat, inşaat/altyapı gibi yüksek katma değerli sektörlerin ihtiyaç duyduğu girdilerde ithalatın ikame edilmesi toplam faydayı artıracak bir strateji olabilir. Orta-uzun vadede elbette tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hedef bu kritik sektörlerdeki üretimin mümkün olduğunca karbonsuzlaştırılmasıdır."

ELEKTRİKTE KABONSUZLAŞMANIN TAMAMLANMASI İÇİN...
 
Enerji sektöründeki, özellikle elektrik sektöründeki etkiler değerlendirildiğinde öne çıkan gündemin yine karbonsuzlaşma olduğunu söyleyen Güllü, "SKDM’nin de etkisiyle sanayiden gelen temiz elektrik talebindeki artış, yenilenebilir enerji yatırımlarını tetikliyor. Uzun bir süredir yeni devreye giren elektrik yatırımlarının tamamına yakını başta güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji yatırımlarından oluşuyor. Yeni yatırımlar şebekedeki elektriğin karbon oranının düşmesine yardımcı oluyor, ancak elektrikte karbonsuzlaşmanın tamamlanması için elektrik üretiminde fosil yakıtlardan çıkışın hızlanması gerekiyor." diyerek sözlerini tamamlıyor.