İnşaat ve Malzeme

İklimlendirme Sektöründe Yükselen İhracat Hedefleri

İSİB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hakkı Şanal, sektördeki sürdürülebilirlik stratejileri ve inovatif ürünlerle iklimlendirme endüstrisinin geleceğine dair vizyonunu paylaştı.

İSİB (İklimlendirme Sanayi İhracatçıları Birliği ) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hakkı Şanal, iklimlendirme sektöründeki ihracat hedeflerini ve global pazarda büyümek için atılacak adımları detaylandırdı.

FOTO: İSİB (İklimlendirme Sanayi İhracatçıları Birliği ) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hakkı Şanal,

Günümüzde ısıtma, soğutma havalandırma (HVAC) sistemlerinde enerji verimliliğini artırmak için hangi yeni teknolojiler ve yenilikçi çözümler öne çıkıyor?

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, enerji verimliliği artık HVAC sektörünün en önemli gündem maddelerinden biri haline geldi. Hem küresel sürdürülebilirlik hedefleri hem de artan enerji maliyetleri, sektörümüzü daha yenilikçi ve çevreci çözümler geliştirmeye teşvik ediyor.

Geldiğimiz noktada en çok öne çıkan teknolojilerden biri akıllı HVAC sistemleri ve nesnelerin interneti (IoT) entegrasyonu. Akıllı termostatlar, sensörler ve yapay zeka destekli yönetim sistemleri sayesinde HVAC sistemleri artık anlık verileri analiz ederek enerji tüketimini en aza indirebiliyor. Böylece ihtiyaca göre ısıtma ve soğutma sağlanarak gereksiz enerji kullanımı önleniyor.

Bunun yanı sıra, ısı geri kazanım sistemleri (HRV & ERV) de büyük önem taşıyor. Özellikle ticari binalarda, havalandırma sırasında kaybolan ısının geri kazanılması hem enerji tasarrufu sağlıyor hem de işletme maliyetlerini ciddi şekilde düşürüyor.

Diğer taraftan, son dönemde değişken debili soğutucu akışkan (VRF) sistemleri de giderek yaygınlaşıyor. VRF sistemleri, ihtiyaca göre soğutucu akışkan debisini ayarlayarak enerji verimliliğini en üst düzeye çıkarıyor. Bu da özellikle büyük ölçekli yapılarda ciddi bir avantaj sağlıyor.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının HVAC sistemlerine entegrasyonu da kritik bir konu. Güneş enerjisi destekli soğutma ve ısıtma sistemleri, uzun vadede hem çevreyi koruyor hem de işletmelere enerji maliyetlerinde önemli tasarruf sağlıyor. Ayrıca, hava, su ve toprak kaynaklı ısı pompaları (ASHP, WSHP, GSHP) gibi yüksek verimli sistemler, fosil yakıt kullanımını azaltarak daha çevreci bir iklimlendirme sağlıyor. Ayrıca, düşük küresel ısınma potansiyeline (GWP) sahip çevreci soğutucu akışkanlar da önümüzdeki süreçte HVAC sektörünün dönüşümünde önemli rol oynayacak. Avrupa Birliği’nin F-Gaz yönetmelikleri doğrultusunda sektörümüz hızla yeni nesil soğutucu akışkanlara yöneliyor.

Bütün bu gelişmeler gösteriyor ki, HVAC sektörü artık sadece konfor değil, aynı zamanda enerji tasarrufu ve çevresel sürdürülebilirlik odaklı bir dönüşüm içerisinde. Türkiye olarak biz de hem iç piyasada hem de ihracatta bu yeni teknolojilere büyük yatırımlar yapıyoruz. Türk iklimlendirme sanayisi, yenilikçi çözümleriyle küresel pazarda rekabet gücünü artırmaya devam edecek.

Akıllı bina sistemleri ve IoT entegrasyonu, ısıtma-soğutma-havalandırma çözümlerinde nasıl bir dönüşüm sağlıyor?

Akıllı bina sistemleri ve IoT (Nesnelerin İnterneti) entegrasyonu, HVAC sektöründe adeta bir devrim yaratıyor. Artık binalar yalnızca kullanıcılarına konfor sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda enerji tüketimini optimize ederek sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada kritik bir rol oynuyor.

IoT destekli HVAC sistemleri, sensörler ve akıllı kontrol mekanizmaları sayesinde gerçek zamanlı veri analizi yaparak sistemleri sürekli olarak en verimli şekilde çalıştırıyor. Eskiden manuel olarak yönetilen ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemleri, artık yapay zeka destekli otomasyon sistemleri sayesinde anlık ortam koşullarına göre kendini ayarlayabiliyor. Örneğin, bina içindeki insan yoğunluğuna, dış hava koşullarına veya kullanım alışkanlıklarına göre sıcaklık ve hava akışı optimize edilebiliyor. Bunun en büyük avantajlarından biri, enerji tüketiminin ciddi anlamda düşmesi. Gereksiz çalıştırılan sistemler, yüksek enerji maliyetlerine yol açarken, akıllı bina teknolojileri sayesinde yalnızca ihtiyaç duyulan miktarda enerji kullanılıyor. Örneğin, gün boyunca boş kalan ofislerde veya az kullanılan toplantı salonlarında HVAC sistemleri kendini otomatik olarak kısarak gereksiz enerji sarfiyatını önleyebiliyor.

Ayrıca, tahmine dayalı bakım (predictive maintenance) teknolojileri, HVAC sistemlerindeki olası arızaları daha gerçekleşmeden tespit edebiliyor. IoT tabanlı izleme sistemleri, ekipman performansını sürekli analiz ederek herhangi bir anormallik tespit ettiğinde bakım ekibini uyarıyor. Bu da işletmeler için hem bakım maliyetlerini düşürüyor hem de ani sistem arızalarının önüne geçerek operasyonel verimliliği artırıyor.

Bir diğer önemli nokta da bina yönetim sistemleri (BMS) ile entegrasyon. Akıllı HVAC çözümleri, aydınlatma, güvenlik, erişim kontrolü ve yangın algılama gibi diğer bina sistemleriyle entegre çalışarak holistik (bütüncül) bir enerji yönetimi sağlıyor. Örneğin, büyük bir alışveriş merkezinde, dış ortam sıcaklığı arttığında gölgelendirme sistemleri devreye girerek soğutma ihtiyacını azaltabilir veya belirli saatlerde doğal havalandırma kullanılarak yapay havalandırmaya olan bağımlılık düşürülebilir.

Türkiye olarak biz de bu dönüşümün içinde aktif rol alıyoruz. Akıllı bina sistemleri ve IoT tabanlı çözümler, sektörümüzün uluslararası arenadaki rekabet gücünü artırıyor. Gelecekte, tamamen otonom çalışan ve kendi enerji tüketimini yöneten HVAC sistemlerini çok daha yaygın göreceğiz. Bu noktada hem enerji verimliliğini artıran hem de çevresel sürdürülebilirliği destekleyen teknolojilere yatırım yapmak hem ülkemiz hem de sektörümüz için büyük önem taşıyor.

Küresel ısınma ve karbon nötr hedefleri doğrultusunda HVAC sektöründe ne gibi sürdürülebilir uygulamalar hayata geçiriliyor?

Küresel ısınma ve karbon nötr hedeflerine ulaşmak adına HVAC sektörü, çevresel etkilerini minimize etmek için birçok sürdürülebilirlik uygulaması geliştiriyor ve hayata geçiriyor. Bu uygulamalar hem enerji verimliliğini artırmak hem de doğayı korumak adına oldukça kritik bir rol oynuyor.

İlk olarak, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı önemli bir yer tutuyor. Güneş ve jeotermal enerji gibi sürdürülebilir enerji kaynaklarıyla çalışan ısıtma-soğutma sistemleri, enerji tüketimini azaltırken fosil yakıt kullanımını da en aza indiriyor. Bu uygulamalar özellikle büyük ticari binalarda ve sanayi tesislerinde giderek yaygınlaşıyor.

Diğer bir önemli gelişme ise, daha çevreci soğutucu akışkanların kullanımı. Geleneksel soğutucu akışkanların küresel ısınma potansiyeli yüksekken, daha düşük GWP’ye sahip doğal alternatifler tercih ediliyor. Bu geçiş, Avrupa Birliği’nin F-Gaz yönetmelikleriyle hızlandırılmışken, Türkiye’de de bu alanda Ar-Ge çalışmalarına yoğun yatırımlar yapılıyor. Ayrıca, atık ısının geri kazanımı gibi sistemlerle enerji verimliliği artırılıyor. Isı geri kazanım sistemleri, özellikle büyük binalarda ve endüstriyel tesislerde, atık ısının yeniden kullanılmasını sağlayarak hem enerji tasarrufu sağlıyor hem de karbon salımını düşürüyor.

Akıllı bina sistemleri ve IoT teknolojileri de sektördeki sürdürülebilirlik çabalarını pekiştiriyor. Akıllı sensörlerle donatılmış HVAC sistemleri, enerjiyi yalnızca ihtiyaç duyulan kadar kullanarak gereksiz tüketimi engelliyor ve böylece karbon emisyonlarını önemli ölçüde azaltıyor.

Bir diğer önemli adım ise, döngüsel ekonomi anlayışı ve geri dönüştürülebilir malzeme kullanımı. HVAC ekipmanlarının daha uzun ömürlü olacak şekilde tasarlanması ve geri dönüştürülebilir malzemelerle üretilmesi, atık oluşumunu azaltan bir diğer strateji. Eski sistemlerin yenilenmesi ve verimliliğin artırılması için teşvikler de giderek daha yaygın hale geliyor.

Son olarak, sektördeki şirketler, yeşil bina sertifikasyonlarına ve çevre dostu standartlara uyum sağlayarak sürdürülebilir uygulamalarını daha da güçlendiriyor. Bu sertifikalar, binaların çevreye duyarlı çözümlerle tasarlanmasını sağlıyor ve HVAC sistemleri bu süreçte kritik bir rol oynuyor.

Sonuç olarak, HVAC sektörü, yenilenebilir enerji kullanımı, enerji verimliliği, çevre dostu malzeme tercihleri ve dijitalleşme gibi bir dizi sürdürülebilirlik uygulaması ile karbon nötr hedeflerine ulaşmak için önemli adımlar atıyor. Bu uygulamalar, hem çevresel sorumluluğu yerine getiriyor hem de işletmelere uzun vadede maliyet avantajı sunuyor.

Kapalı alanlarda hava kalitesini artırmak için hangi yeni nesil filtreleme ve havalandırma sistemleri kullanılıyor?

Kapalı alanlarda hava kalitesi, sağlıklı ve konforlu yaşam alanları oluşturmak adına büyük önem taşıyor. Özellikle pandemi süreciyle birlikte, iç mekan hava kalitesine verilen önem daha da arttı. Bugün HVAC sektöründe, hava kalitesini artırmak için birçok yeni nesil filtreleme ve havalandırma teknolojisi kullanılıyor.

Öncelikle, yüksek verimli partikül tutucu (HEPA) ve aktif karbon filtreleri gibi gelişmiş filtreleme sistemleri, iç mekandaki zararlı partikülleri, alerjenleri ve kirleticileri etkili bir şekilde yakalayarak temiz hava sağlıyor. Özellikle hastaneler, okullar, ofisler ve toplu yaşam alanlarında HEPA filtrelerin kullanımı yaygınlaşıyor. Aktif karbon filtreleri ise kötü kokuları, uçucu organik bileşenleri (VOC) ve kimyasal gazları absorbe ederek iç hava kalitesini önemli ölçüde iyileştiriyor.

Bunun yanı sıra, UV-C ışık teknolojisi son dönemde öne çıkan bir diğer yenilikçi çözüm. UV-C ışınları, havalandırma kanalları içinde zararlı mikroorganizmaları, bakterileri ve virüsleri etkisiz hale getirerek hijyenik bir ortam sağlıyor. Özellikle yüksek insan sirkülasyonu olan alanlarda UV-C destekli hava sterilizasyon sistemleri büyük avantaj sağlıyor.

IoT ve yapay zeka destekli akıllı havalandırma sistemleri, iç mekan hava kalitesini sürekli olarak izleyerek ortama en uygun hava değişim oranını belirliyor. Bu sistemler, CO₂ seviyesi, nem, sıcaklık ve partikül yoğunluğunu analiz ederek havalandırmayı otomatik olarak optimize ediyor. Böylece gereksiz enerji tüketimi önlenirken, iç mekan hava kalitesi en üst düzeye çıkarılıyor.

Ayrıca, bipolar iyonizasyon teknolojisi, iç mekandaki zararlı partikülleri, virüsleri ve küf sporlarını parçalayarak hava kalitesini artıran yenilikçi bir yöntem olarak dikkat çekiyor. Bu teknoloji, havadaki kirleticileri nötralize ederek daha temiz ve sağlıklı bir ortam sağlıyor.

Özellikle ticari binalarda, ısı geri kazanımlı havalandırma (ERV) sistemleri giderek yaygınlaşıyor. Bu sistemler, iç mekan havasını temizlerken aynı zamanda enerji tasarrufu da sağlıyor. ERV sistemleri, dışarı atılan havanın enerjisini geri kazanarak hem temiz hava girişini sağlıyor hem de ısıtma-soğutma yükünü azaltarak işletme maliyetlerini düşürüyor.

Son olarak, doğal havalandırma ile mekanik sistemlerin entegrasyonu da dikkat çeken çözümler arasında. Yeni nesil akıllı binalarda, dış hava koşulları elverişli olduğunda pencere açıklıkları ve havalandırma panelleri otomatik olarak açılarak doğal hava sirkülasyonu sağlanıyor. Bu sayede enerji verimliliği korunurken, taze hava akışı maksimum seviyeye çıkıyor.

Özetle, HVAC sektöründe hava kalitesini artırmaya yönelik pek çok yeni teknoloji geliştirilmiş durumda. Türkiye olarak biz de bu yenilikleri yakından takip ediyor ve sanayimizin uluslararası standartlara uygun, yüksek verimli ve sağlıklı çözümler üretmesini sağlıyoruz. Gelecekte, iç mekan hava kalitesine yönelik çözümler daha akıllı, daha verimli ve daha çevreci hale gelecek.

Türkiye’de ve dünyada HVAC sektörüne yönelik güncellenen yönetmelikler ve standartlar sektörü nasıl şekillendiriyor?

HVAC sektörü, hem Türkiye’de hem de dünyada sürekli gelişen yönetmelikler ve standartlarla şekilleniyor. Bu düzenlemeler, enerji verimliliğini artırmak, çevresel etkileri azaltmak ve insan sağlığını korumak amacıyla güncelleniyor. Özellikle küresel ısınma, karbon nötr hedefleri ve sürdürülebilirlik konuları, sektörümüzde yeni regülasyonların önünü açıyor.

Avrupa Birliği’nin F-Gaz Yönetmeliği, HVAC sektörünü doğrudan etkileyen en önemli düzenlemelerden biri. Bu yönetmelik kapsamında, yüksek küresel ısınma potansiyeline (GWP) sahip soğutucu akışkanların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılması hedefleniyor. Türkiye olarak biz de bu sürece uyum sağlamak adına, düşük GWP’li ve çevre dostu soğutucu akışkanlara geçiş için çalışmalarımızı hızlandırıyoruz.

Bir diğer önemli konu ise Enerji Performans Yönetmelikleri. Avrupa’da ve Türkiye’de binaların enerji tüketimini azaltmaya yönelik zorunluluklar her geçen gün daha da sıkı hale geliyor. Türkiye’de yürürlükte olan Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği, yeni yapılan ve mevcut binalarda HVAC sistemlerinin enerji verimliliğini artıracak şekilde tasarlanmasını zorunlu kılıyor. Bu kapsamda, yüksek verimli ısı pompaları, ısı geri kazanım sistemleri ve akıllı otomasyon çözümleri gibi teknolojilerin kullanımının yaygınlaşmasını teşvik ediyoruz.

ASHRAE ve ISO standartları, HVAC sistemlerinin tasarımından işletme süreçlerine kadar birçok teknik gerekliliği belirliyor. Özellikle iç hava kalitesi, filtreleme sistemleri, havalandırma oranları ve termal konfor gibi alanlarda belirlenen standartlar, sektörün daha sağlıklı ve sürdürülebilir çözümler üretmesini sağlıyor. Son yıllarda pandemi etkisiyle birlikte ASHRAE’nin iç hava kalitesine yönelik standartları daha da sıkı hale getirildi.

Ayrıca, ErP (Enerji ile İlgili Ürünler) Direktifi, HVAC ekipmanlarının çevresel etkilerini azaltmak amacıyla belirlenmiş önemli bir yönetmelik. Türkiye, Avrupa Birliği ile uyum sürecinde bu direktifleri benimseyerek sektördeki enerji verimliliği standartlarını yükseltiyor. Bu kapsamda, üreticilerimiz daha az enerji tüketen, karbon emisyonu düşük, çevre dostu sistemler geliştirmeye odaklanıyor.

Tüm bu düzenlemeler, HVAC sektöründe büyük bir dönüşümü beraberinde getiriyor. Gelecekte, daha düşük enerji tüketen, sürdürülebilir ve akıllı sistemlere yönelik taleplerin artacağını öngörüyoruz. Türkiye olarak biz de uluslararası standartlara uyum sağlayarak, küresel rekabet gücümüzü artırmak ve sürdürülebilir çözümler üretmek için çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Yönetmeliklere uyum sağlamak sadece bir zorunluluk değil, aynı zamanda sektörümüzün geleceğini şekillendiren stratejik bir hamle olarak görülmeli.

Binalarda ısı geri kazanım sistemlerinin kullanımı ne kadar yaygın? Bu sistemler enerji tasarrufu açısından ne gibi avantajlar sağlıyor?

Isı geri kazanım sistemleri, günümüzde enerji verimliliği açısından en kritik HVAC çözümlerinden biri haline gelmiş durumda. Özellikle sürdürülebilirlik ve karbon salımını azaltma hedefleri doğrultusunda, bu sistemlerin kullanımı hem Türkiye’de hem de dünyada giderek yaygınlaşıyor.

Geleneksel havalandırma sistemlerinde, iç mekan havası doğrudan dışarı atılır ve yerine taze hava alınır. Bu süreç, ısıtılmış veya soğutulmuş havanın büyük bir kısmının kaybolmasına neden olur. Ancak ısı geri kazanım sistemleri (HRV – Heat Recovery Ventilation ve ERV – Energy Recovery Ventilation) sayesinde, atılan havanın içindeki enerji geri kazanılarak yeni gelen havaya aktarılıyor. Bu, binaların enerji tüketimini önemli ölçüde azaltan bir yöntemdir.

Özellikle ticari binalar, hastaneler, alışveriş merkezleri, oteller, eğitim kurumları ve endüstriyel tesislerde ısı geri kazanım sistemlerinin kullanımı yaygınlaşmış durumda. Bunun yanı sıra, enerji verimliliğine yönelik yönetmeliklerin sıkılaştırılmasıyla birlikte, konut projelerinde de bu sistemlerin kullanımı giderek artıyor. Yeni nesil akıllı binalarda, ısı geri kazanım üniteleri artık standart bir özellik olarak entegre ediliyor.

Enerji tasarrufu açısından baktığımızda, ısı geri kazanım sistemlerinin sağladığı avantajlar oldukça büyük. Doğru tasarlanmış bir sistem, binalarda yüzde 50 ile yüzde 80 arasında enerji tasarrufu sağlayabiliyor. Bu, hem işletme maliyetlerini düşürüyor hem de fosil yakıt kullanımını azaltarak çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlıyor.

Bununla birlikte, ısı geri kazanım sistemleri iç hava kalitesini de önemli ölçüde iyileştiriyor. Dışarıdan gelen taze hava, içerideki kirli hava ile ısı alışverişi yaparak daha konforlu ve sağlıklı bir iç ortam oluşturuyor. Bu da solunum yolları hastalıklarının önlenmesine, çalışan verimliliğinin artmasına ve yaşam kalitesinin yükselmesine yardımcı oluyor.

Türkiye olarak biz de enerji verimliliğini artıran çözümleri teşvik eden düzenlemelere hızla adapte oluyoruz. Yeni bina projelerinde ve renovasyon çalışmalarında, ısı geri kazanım sistemlerinin kullanımı her geçen gün daha fazla öne çıkıyor. Önümüzdeki yıllarda, enerji verimliliği standartlarının daha da sıkılaşmasıyla birlikte, bu teknolojilerin kullanımı çok daha yaygın hale gelecek. Sektörümüzün hem çevre dostu hem de ekonomik açıdan sürdürülebilir çözümler sunmaya devam etmesi için ısı geri kazanım sistemleri büyük bir fırsat sunuyor.

Geleneksel HVAC sistemleriyle hibrit çözümler nasıl bir avantaj sağlıyor? Elektrik ve doğal gaz gibi farklı enerji kaynaklarını birleştiren sistemlerin sektördeki yeri nedir?

HVAC sektöründe enerji verimliliğini artırma ve işletme maliyetlerini düşürme hedefi doğrultusunda, hibrit sistemler giderek daha fazla ön plana çıkıyor. Geleneksel HVAC sistemleri ile hibrit çözümleri bir araya getiren teknolojiler, farklı enerji kaynaklarını en verimli şekilde kullanarak hem çevreye duyarlı hem de ekonomik çözümler sunuyor.

Hibrit HVAC sistemleri, elektrik, doğal gaz, güneş enerjisi ve jeotermal gibi farklı enerji kaynaklarını birleştirerek çalışabilen sistemlerdir. Özellikle ısı pompaları ile geleneksel kazan veya doğal gazlı ısıtma sistemlerinin bir arada kullanılması, bu hibrit çözümler arasında en yaygın olanıdır. Bu tür sistemler, ortam koşullarına ve enerji maliyetlerine bağlı olarak en uygun enerji kaynağını seçerek çalışır ve böylece minimum enerji tüketimiyle maksimum konfor sağlar.

Örneğin, hibrit ısı pompaları, hava sıcaklığı yüksek olduğunda daha verimli çalışan elektrikli ısı pompalarını devreye alırken, hava sıcaklığı düştüğünde ise doğal gazlı kazanları kullanarak en uygun maliyetle ısıtma sağlar. Bu sistemler, enerji fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı esneklik sunarak işletme maliyetlerini düşürür ve aynı zamanda karbon salımını minimize eder.

Hibrit çözümler, sanayi tesisleri, ticari binalar ve konut projelerinde giderek daha fazla tercih ediliyor. Özellikle enerji yoğun sektörlerde, doğal gaz destekli absorpsiyonlu soğutma sistemleri ile elektrikli soğutma sistemlerinin entegre edilmesi, işletmelerin enerji yönetimini optimize etmelerine olanak tanıyor. Ayrıca, hibrit sistemler sayesinde yenilenebilir enerji kaynaklarının HVAC sistemlerine entegre edilmesi de mümkün hale geliyor. Güneş enerjisi veya atık ısı kaynakları, bu sistemlerin enerji ihtiyacını destekleyerek sürdürülebilir bir yapı oluşturuyor.

Türkiye’de ve dünyada enerji yönetimi ve karbon nötr hedefleri doğrultusunda, hibrit HVAC çözümlerine olan ilgi her geçen gün artıyor. Enerji verimliliğini artıran yönetmelikler ve teşvikler, bu sistemlerin kullanımını teşvik ediyor. Özellikle Avrupa’da, hibrit çözümler Yeşil Mutabakat ve enerji verimliliği standartlarına uyum sağlamak açısından önemli bir rol oynuyor. Türkiye’de de hem sanayi hem de konut sektöründe bu teknolojilere yönelik farkındalık giderek yükseliyor.

Özetle, hibrit HVAC sistemleri esneklik, düşük işletme maliyeti ve çevre dostu çözümler sunarak sektörde önemli bir yer edinmeye başladı. Gelecekte, enerji depolama çözümleri ve akıllı bina sistemleri ile daha entegre hale gelerek, HVAC sektörünün dönüşümüne yön veren teknolojilerden biri olmaya devam edecektir.