SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü, Türkiye’deki enerji sektörünün son yıllarda nasıl bir gelişim gösterdiğini ve yenilenebilir enerji, doğal gaz ve kömür gibi kaynaklar arasındaki dengede nasıl bir değişim yaşandığını anlattı.

Yeşil ve Sürdürülebilir Bina Yönetimi Çalışmaları Yeşil ve Sürdürülebilir Bina Yönetimi Çalışmaları

YATIRIMLARIN NEREDEYSE TAMAMI YENİLENEBİLİR ENERJİYE YÖNELİK

Küresel eğilimler doğrultusunda Türkiye'nin, 2000’li yılların başından itibaren enerji dönüşümü kapsamındaki yatırımlarını hızla artırdığını söyleyen Güllü, şöyle konuştu: "Günümüzde gelinen noktada, özellikle elektrik üretiminde yapılan yeni yatırımların tamamına yakını yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik. Bu durumun başlıca sebepleri arasında, başta güneş ve rüzgar enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarının yatırım maliyetlerindeki hızlı düşüş ile beraber fosil yakıtlı teknolojilerden daha maliyet etkin hale gelmesi, küresel ölçekte toplumların sürdürülebilirlik ve iklim krizine yönelik algılarının artması ve uygulanan politikaları sayabiliriz.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) yayınladığı Elektrik Piyasası Aylık Sektör Raporu Listeleri’ne göre Türkiye’nin toplam kurulu gücü Ocak 2016’daki 73,2 GW’tan 9 yıl içerisinde 42 GW’tan fazla artışla Aralık 2024’te 115,9 GW’a ulaştı. Bu dönemde yenilenebilir enerji kaynaklı kurulu güç 31,8 GW seviyesinden 69 GW seviyesine çıktı ve toplam artışın yüzde 88’ini oluşturdu. Fosil yakıtlarda ise bu dönemde devreden çıkarılan kapasitelerin de olduğu göz önünde bulundurulduğunda yalnızca 4,3 GW kapasite artışı ile yenilenebilir enerji kaynaklarına göre yavaş bir artış oldu. 2016 yılının başında toplam kurulu gücün yaklaşık yüzde 22’sini taş kömürü, ithal kömür, asfaltit, linyit gibi kömür kaynakları; yüzde 34’ünü doğal gaz ve yüzde 43’ünü ise güneş, rüzgar, hidroelektrik, biyokütle ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynakları oluştururken, günümüzde bu oranlar kömür kaynakları yüzde 19, doğal gaz yüzde 21 ve yenilenebilir enerji kaynakları yüzde 60 şeklinde değişti. Bu durum, Türkiye’nin son yıllarda kurulu güç artışı kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarını önceliklendirdiğinin bir göstergesi. Kamu tarafından yayınlanan çeşitli politika dokümanlarında 2035 ve 2053 yıllarına yönelik yenilenebilir enerji kurulu gücü ve Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) ihaleleri kapsamında somut hedeflerin konulması da orta ve uzun vadede yenilenebilir enerjiye dayalı kurulu gücün artışını destekleyici adımlar oldu.

ELEKTRİK ÜRETİMİNDE YENİLENEBİLİR ENERJİNİN PAYI KAYDA DEĞER ARTIŞTA

Öte yandan nihai enerji tüketiminde elektriğin payının sadece yüzde 21 olduğunu unutmamak gerekir. Dolayısıyla elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payı kayda değer bir şekilde artmış olsa da 2023 verilerine göre Türkiye’nin birincil enerji arzının yüzde 82’sini fosil yakıtlar oluşturuyor."

Türkiye’nin enerji arz güvenliği açısından mevcut durumunu değerlendiren ve dışa bağımlılığı azaltmak için atılan adımlara değinen Güllü, "Türkiye’nin enerji arz güvenliği, son yıllarda yerli kaynakların artırılması yönündeki adımlarla güçlendirilse de dışa bağımlılık önemli bir konu olarak öne çıkıyor. 2023 yılında ithal fosil yakıt payı yüzde 79 olarak gerçekleşti. Kaynak bazında değerlendirildiğinde ham petrolün yüzde 88’i, doğal gazın yüzde 98’i ve kömürün yüzde 62’si ithal ediliyor. Bu durum ülkemizi fosil yakıt fiyatlarındaki dalgalanmalar ve ithal enerji arzında teknik veya jeopolitik nedenlerle yaşanabilecek kesintilere karşı kırılgan hale getiriyor. Dışa bağımlığı azaltmak için Türkiye’de uygulanan temel politikalar kaynak ve ithalatçı ülkelerin çeşitlendirilmesinin yanı sıra yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından azami şekilde faydalanmak oldu. Uygulanan teşvik ve politikalarda 2024 yılı itibarı ile elektrik tüketimimizin yüzde 46’sı yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlandı. Enerji verimliliğine yönelik politika ve tedbirler de enerji talebindeki artışı sınırlandırarak enerji arz güvenliğinin sağlanmasına hizmet ediyor." diyerek sözlerini noktaladı.