Türkiye’nin özellikle 2018 yılından bu yana yaşamış olduğu döviz kurundaki hızlı artışın ardından, Türk firmalarının ciddi oranda ihracata yöneldiğini ve deyim yerindeyse 5 yıldır ülke genelinde ihracat seferberliği yaşandığını dile getiren HİT Global Kurucusu İbrahim Çevikoğlu, “İhracat ülkemiz için çok önemli ve bizim için elbette gurur kaynağı ancak ihracata odaklanırken Türkiye’nin ihracatının yaklaşık yüzde altmışının ithalata dayalı olduğu gerçeğini de ıskalamamak lazım. İhraç etmek için ithal ettiğimiz yarı mamül, hammadde ithalatımız çok fazla olduğu için adımlarımızı dikkatli ve planlı atmalıyız. Bu anlamda ithalat yapılan mevcut tedarik zincirinin daha iyi alternatifleriyle iyileştirilmesi, ihracattaki kârlılıktan daha önce gelen bir konu olmalı.” değerlendirmesinde bulundu.
Mevcut ithalatın alternatifi için her zaman araştırma içerisinde olunmalı.
İHRACAT KADAR İTHALAT DA ÖNEMLİ
İthalatta mevcut tedarik zincirini değiştirmenin riskleri olsa da sadece satarken değil, alırken de maliyet, kalite ve hız gibi konulardan kazanabilmek için düzenli olarak alternatif tedarik zinciri arayışına önem verilmesi gerektiğini söyleyen Çevikoğlu, şu şekilde konuştu:
“Bir şirket ithal ettiği veya ithalatçıdan aldığı plastik ham madde ile priz üretiyor ama buradaki ham maddeyi mevcut ithalat yaptığı ülke yerine Kore'den bir alternatifiyle değiştirdiğinde belki daha düşük bir fiyata ve daha kaliteli olarak satın alma yapacak. Bu açıdan mevcut ithalatın alternatifi için her zaman araştırma içerisinde olunmalıdır. Tabi ki ithalatta alternatif tedarik bulmak riskli bir konudur. Çünkü ihracatçı aldığı malın üzerine işlem yapıp sattığı için üreteceği ürünün kalite riskini almak istemez. Ama Türkiye’nin geçtiğimiz yılın rakamlarını vermek gerekirse 354 milyar dolarlık bir ithalatı ve 254 milyar dolarlık da bir ihracatı bulunuyor. Yani 110 milyar dolarlık bir dış ticaret açığımız var. Bunun önemli bir kısmı aslında enerji ama yarı mamul tarafında da yani ham madde alırken de alternatif tedarik kanalları düşünmek çok önemli bir konu. O yüzden ben olaya sadece ihracat olarak bakmıyorum, ihracat arttı. İthalatı da beraberinde düşünmek lazım. O yüzden aslında konumuz Türkiye'nin dış ticareti.”
Türkiye'nin dış ticaret algısını ve geleceğini etkileyecek bir konu olan transit ticaret ülkemizin uzun vadeli model hedeflerinden olmalıdır.
Bu bağlamda ihracat ve ithalatın yanı sıra bir kavramın daha değerlendirmeye alınması gerektiğini söyleyen Çevikoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Biraz karmaşık ve zor gibi görünse bile dünyanın en gelişmiş dış ticaret modeli transit ticarettir. Yani satıcı ülkenin, bir ürünü bir ülkede ürettirip alıcı ülkeye direk satış yapması işlemi. Örnek veriyorum; bir Türk firmanın Çin'de ürettirilen bir ürünü Türkiye'ye uğramadan Amerika'ya satması ve bunu toptan olarak yapabilmesi transit ticarettir. Ülkemizdeki iş gücü uygunluğu, lojistik avantaj ve son dönemde enerji maliyetlerini düşürecek kaynakların devreye alınmasıyla birlikte bundan birkaç yıl sonra ülkemizin tüm dünya için ayrı bir üretim üssü haline dönüşeceğini öngörüyorum. Tabi bu noktada bizden aldığı ürünü kendi ülkesi dışındaki ülkere transit ticaret yapmak üzere birçok ülkenin gelecekte ciddi taleplerin olacağını da bugünden söylemek mümkün. Bu bağlamda Türkiye'nin dış ticaret algısını ve geleceğini etkileyecek bir konu olan transit ticaret ülkemizin uzun vadeli model hedeflerinden olmalıdır.”