İnşaat ve Malzeme

"Depreme Dayanıklı Bina İnşa Etmenin Yolu"

Nil Tiritoğlu İnşaat Malzemeleri Yönetim Kurulu Başkanı / Mimar- YESU, Leed GA Nil Tiritoğlu, "Depreme Dayanıklı Bina İnşa Etmenin Yolu ve Sürdürülebilirlik " başlıklı teknik bir makale kaleme alarak depreme dayanıklı bina inşa etmenin yolunun su yalıtımı olduğunu söyleyerek sürdürülebilirlik konusunda da açıklamalarda bulundu.

Depreme dayanıklı bina inşa etmenin yolu su yalıtımından geçiyor. Su yalıtımı gerçek anlamda hayat kurtarıyor. Ben su yalıtımına “yapıların görünmez kahramanı” diyorum. Yapıda oluşan korozyonu günlük hayatımızda hemen tespit etmemiz çok zor, gözlemlenemeyen nem ve su binanın betonunun içindeki demir donatısının kesitini zamanla oluşan korozyonla küçültür ve bina taşıyıcı sisteminin güç kaybetmesine yol açar. Deprem ve rüzgâr gibi yanal yüklere karşı yapının direncini zayıflatır. Deprem kuşağında yer alan ve bazı bölgelerin yeraltı su kaynakları açısından zengin olması nedeni ile ülkemizde su yalıtımına çok önem gösterilmesi gerekiyor.

"SU YALITIMI BİLİNCİ OLUŞTURMADA ÇOK GERİDEYİZ"

Ben yalıtımın her zaman bir bütün olarak çözümlenmesini savunurum, ısı-su-nem-ses-yangın yalıtımlarının yapıda birbirlerine tezat olmamaları gerekir. Su yalıtıma kıyasla ısı yalıtımını daha şanslı görüyorum, ısı yalıtımı bilincinin oluşmasında ve konunun önemini anlamada sayısal göstergeleri anlık bile takip edebiliyoruz. Aylık ödenen faturalar ile m3 bazlı doğalgaz tüketimimizi, Kw bazlı elektrik tüketimimizi, sayısal veriler sayesinde ısı yalıtımının eksikliğini, yetersizliğini tespit edebiliyoruz ancak su yalıtımı öyle değil. Çok zaman sonra görünen bir küf, duvardaki bir terleme, çatıdaki sızıntı bize bir haber veriyor aslında. Hani deyim yerindeyse “su akar yolunu bulur” aynı o durum, zamanla oluşan küf ve rutubet bize uzun zamanda oluşan bir problemin artık gün yüzüne çıkması ve kendini göstermesidir. Basınçlı ve basınçsız yeraltı sularının, toprak neminin ise temele verdiği sorunu gözlemlemek çok zordur. Doğru ürünün doğru detay çözümü ile sunulması da kritik öneme sahip. Binanın tasarımına göre çözüm sunmak, doğru ürün tercihi yapmak çok önemlidir. O sebeple birçok yazımda nitelikli satıcıların olması gerektiğini vurguluyorum.

HER AŞAMADA DENETİM ŞART

“Doğru ürünün doğru detay çözümü ile sunulması da kritik öneme sahip. Binanın tasarımına göre çözüm sunmak, doğru ürün tercihi yapmak çok önemlidir.”

Su yalıtımı konusunda aynı zamanda belediyelere ve yapı denetim firmalarına da büyük görev düşüyor… Gerekli denetimlerin her aşamada yapılması şart. Yapıyı inşa edenler için ise diyeceğim; maliyet muhasebesi ve vicdan muhasebesinin burada büyük fark yaratacağıdır. Su yalıtımı maliyetinin, tüm bina maliyetine oranın sadece yüzde 6,5 olduğunu düşünecek olursak, su yalıtımını eksik yapmak hiçbir projenin maliyetini çok ciddi şekilde düşürmez.

İnsan hayatı bu kadar ucuz olamaz; o sebeple deprem değil bina öldürür!

YAPILARA VERİLEN ÖNEM, MAHALLE PLANINA DA YANSIMALI

Çevresel boyut olarak binaların sıkışık planlama sebebi ile günışığından faydalanamaması sonucunda, karanlık iç mekanlarda gündüz vakti ışık yakılır, binalar arasında hava sirkülasyonu olmaması sebebi ile ısı ada etkisi meydana gelir ve şehirlerde sıcak ve kirli hava oluşur. Sıfır Atık planlaması ve atık ayrıştırma için ulaşılabilir atık kutuları da kentlerde insanların ulaşabileceği lokasyonlara konumlandırılması gerekmektedir. Yapılara verilen önem, mahalle planına da yansımalı, ikinci plana atılmamalıdır. Mahalleler kentleri oluşturur ciddi bir şehir planlaması da mahalle tasarımı ile başlar, sürdürülebilir kent tasarımı için bu çok önemlidir.

SÜRDÜRÜLEBİLİR ŞEHİRLER OLARAK TASARLANMALI

Sonuç olarak değinmek istediğim konu; kentsel dönüşümün fırsata çevrilip ekonomik, çevresel ve sosyal olanaklarla donatılmış sürdürülebilir şehirler olarak tasarlanmasıdır. Çağdaş muasır medeniyetler seviyesine ulaşabilmek sürdürülebilir şehirler ile mümkündür. Hem 2030 hedeflerimizi gerçekleştirmek hem depremde ağır hasar alan 11 ilimizin tekrar yapılanması hem de tüm şehirlerimizin yenilenmesi için bu fırsatı değerlendirmemiz gerekmektedir.

 “ADAPTE OLMA KONUSUNDA ÇOK YAVAŞIZ”

“Çok uzak diye düşünülen sürdürülebilirlik ve inşaat, döngüsellik ve inşaat konuları yarından çok daha yakın ben şimdiden söyleyeyim. Bunu anlayacak, uygulayacak ve sosyal bilincin oluşmasına katkı sağlayacak kişi sayısı iki elin parmağından az.”

Sürdürülebilirlik, döngüsellik ve yeşil dönüşüm ile ilgili konular inşaat sektörüne aslında çok yeni değil ama adapte olma konusunda çok yavaşız. Yeşil adı altında olan her şey çok pahalıymış gibi algılanıp veya algılatılıp, maliyeti arttır diye herkesin kaçtığı, konuşmaktan bile imtina ettiği hatta ve hatta amaaan sürdürülebilirlik, sıfır enerjili binalara, yeşil binalara daha çok zaman var diye kestirip attığı bir konu.  Ama çok uzak diye düşünülen sürdürülebilirlik ve inşaat, döngüsellik ve inşaat konuları yarından çok daha yakın ben şimdiden söyleyeyim. Bunu anlayacak, uygulayacak ve sosyal bilincin oluşmasına katkı sağlayacak kişi sayısı iki elin parmağından az.

“SEKTÖRLER, SÜRDÜRÜLEBİLİR OLDUKLARINDA BUNU NASIL İSPATLAYACAKLARINI BİLMİYOR”

21 Mayıs’ta İstanbul’da katıldığım Sürdürülebilirlik Zirvesi’nde de gözlemlerim; tüm sektörlerin ortak kaygısının, sürdürülebilir olduklarında nasıl ispatlayacaklarını net bir şekilde bilememeleri. Bugünün doğrusu yarın yanlış, bugünün teşviki yarın iptal edilmiş. Netlik yok. Niyet var ama nasıl bir yol izleneceğine dair yol haritası yok. Hem toplumsal fayda sağla hem dünya kaynaklarını koru hem kar elde et… İşini doğru yapmak isteyenin yine işi zor, bu karmaşık yapı içinde bir de greenwashing yapanlar var, yani yeşil aklama. Sürdürülebilir olmadıkları halde sanki çevreciymiş gibi kendilerini aklayanlar.