Nil Tiritoğlu İnşaat Malzemeleri Yönetim Kurulu Başkanı / Mimar- YESU, Leed GA Nil Tiritoğlu
Toprakların yüzde 66'sı aktif fay bölgelerinde olup, nüfusun yüzde 80'i deprem riski yüksek alanlarda yaşayan Türkiye sismik açıdan dünyanın en aktif bölgesinde yer almaktadır. Depremde yıkılan ya da hasar gören yapılar üzerinde yapılan çalışmalarda, hasara sebebiyet veren konular içinde en önemli konu korozyondur. Özellikle de betonarme yapılarda yapılan incelemelerde yapıların bodrum ve zemin katlarındaki taşıyıcı elemanlarında korozyon nedeniyle oluşan hasarlar tespit edilmiştir.
Betonun suyla buluşması ile başlayan ve zamanla artan hasarlar, yapının taşıyıcılığını yitirmesi ve insanlar için sonuçlarının düzeltilmesi çok zor maddi, manevi birçok hasarın oluşması ile sonlanacaktır, hatta yaşanan örneklerde sonlanmıştır.
Suyun, yapının dayanım gücüne ve kullanım süresine korozyon ile vermiş olduğu zararı, yaşadığımız depremlerin sonuçlarında açıkça gördük. Bu nedenle korozyon sorununun çözümünde yalıtımın yaşamsal boyutta önemli olduğu unutulmamalıdır.
Binaların uzun bir zaman diliminde konforlu ve dayanıklı kalabilmesi için; binaların iç, dış, temel ve çatılarda su almaması için yapılan işlemlere “su yalıtımı” denir. Binaların ömürlerini ve dayanıklılığını etkileyen en önemli tehlikelerin başında su gelmektedir. Binalara sızan sular; yapıların gövde ve taşıyıcı kısımlarındaki donatıları korozyona uğratarak yük taşıma kapasitesinin düşmesine neden olur. Binaların ana taşıyıcı sistemlerinin tamamında bozulmalara yol açarak; en ufak bir yer hareketinde ve depremde binalarda çatlak ve kırılmaların oluşmasına neden olur. Binaların su alması insan sağlığına zararlı küf, mantar, çiçeklenme, kararma ve diğer organik maddelerin oluşmasına yol açarak; binayı ve insan sağlığını tehdit eder duruma gelmektedir. “Duvarı nem, insanı gam öldürür” ata sözü yıllardır söylenmektedir. Binalarda su yalıtımı 2018 yılından bu yana yasal bir zorunluluk haline getirildiği halde denetim noktasındaki eksiklikler nedeniyle; bir deprem ülkesi olan ülkemizde insan yaşamına gerekli özen ve hassasiyet gösterilmediği kanısı hakim olmaktadır. Yağmur, kar, çiğ, yer altı suları, bina içi kullanma suları (mutfak, banyo, tuvalet gibi ıslak hacimlerdeki su kaçakları), binanın inşa edildiği zeminde bulunan basınçlı veya basınçsız yeraltı suları nedeniyle binalar suya maruz kalmaktadır. Binaların bu şekilde su alması nedeniyle; insanın yaşam konforu ortadan kalkmakta ve bina tehdit eder konuma gelmektedir. Dünyada ve ülkemizde; binaların su almaması konusunda üretim ve çalışmalar yapan; su yalıtım sektörü bilgi ve teknolojik olarak çok ilerlemiştir.
Su yalıtımı binaları korur. Suyun binalarda yarattığı hasar; özellikle deprem tehdidinin bulunduğu bölgelerde can ve mal güvenliği açısından en önemli tehlikelerden biridir. Herhangi bir yoldan yapı donatısına sızan su, donma ve ısınma veya kimyasal tepkimelere girerek bina donatısının korozyonuna neden olmaktadır.Donatının korozyona uğraması ile dayanım gücü zayıflayacak ve binanın ömrünü olumsuz yönde etkileyecektir.
Suyun binalarımızın dayanıklılığına vermiş olduğu zararı genellikle gözle göremeyiz, ancak sonuçlarıyla karşılaştığımızda fark edebiliriz. Büyük bir depremde, korozyona uğramış bir binanın ayakta kalması hemen hemen mümkün değildir. Bu nedenle özellikle Türkiye gibi deprem kuşağında bulunan ülkelerde su yalıtımının yaşamsal bir önemi vardır. Korozyonun zararlı etkileri Genel olarak beton, içine gömülmüş donatıyı korozyona karşı korur. Donatı, betona gömülür gömülmez oluşan ince film tabakası çeliğe yapışır ve korozyona karşı dayanım oluşturur. Bu dayanım betonun yüksek alkali ortamına ve elektriksel dirence doğrudan bağlıdır. Betonun kılcal boşluklarındaki nemde bulunan iyonlar elektriksel iletkenlikte rol oynar. Ortam şartlarının durumuna göre oluşan bir hızda, donatı yüzeyinde donatı hacminin 2.5 katı büyüklükte demir oksit oluşumları meydana gelir.Oluşan pas, yetersiz pas payı sorunu da varsa, mevcut betonu çatlatır. Betonun dökülmesiyle beraber donatı açığa çıkar. Havayla temas nedeniyle de korozyon hızındaki artış kaçınılmaz olur.Korozyona bağlı olarak donatı kesitinde oluşan kayıp, donatının başlangıçta tasarlanan hesap değerlerini karşılayamamasına neden olur.
Su yalıtımı insan yaşamına konfor sağlar. Su, insan için ne kadar vazgeçilmezse bir o kadar da yapılarımız için korunulması zorunlu bir öğedir. Toprağın nemi ve basınçsız su, yapı elemanı gözeneklerinden geçerek iç ortam yüzeyinde küflenme, siyah leke ve mantar gibi organizmaların oluşmasına neden olur. Bu yüzden iç yüzeyde bulunan ahşap gibi doğal malzemelerin çürümesine, sıvaların kabarıp dökülmesine, kolon ve perde duvarlardaki donatının paslanmasına neden olarak konforumuzu bozar. Nem ve nemin yol açtığı küf binalarda kötü kokuların oluşmasına yol açar. Bu durum ortamda bulunan insanları rahatsız edecektir. Su yalıtımı sayesinde nemin önlenmesi, insan konforu açısından olumsuzluk yaratan bu kötü kokuların yayılma olasılığını da ortadan kaldırır.
Su yalıtımı, suyun binaların zayıflamasını engelleyerek konforlu yapıların elde edilmesini sağlarken, bakteri, küf vb. organizmaların oluşmasını önler.
Su yalıtımı ekonomiye katkıda bulunur. Ekonomik değerleri günümüzde giderek artan yapıların uzun ömürlü olması gerekir. Bugün bir yapının kullanım ömrü yaklaşık 50 yıldır. Suyun olumsuz etkileri yapıların kullanım ömrünü azaltır. Bu da ülke ve kişi ekonomisi için önemli bir kayıptır. Su yalıtımıyla bu kayıp da giderilmiş olur.
Ülkemizin yüzölçümünün yüzde 92’si ve nüfus yoğunluğu olarak yüzde 95'i deprem kuşağında bulunmaktadır. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nın verilerine göre son 58 yıl içerisinde meydana gelen depremler; 58 bin 202 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, 122 bin 096 vatandaşımızın yaralanmasına ve yaklaşık 411 bin 465 binanın yıkılmasına veya ağır hasar görmesine neden olmuştur.
1999 deoremi sonrasında yapılan incelemeler sonucunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hasar Tespit Komisyonu raporunda; 55 bin 651 konut ve işyerinde yapılan kontrollerde incelenen binaların yüzde 79'unun hasarlı bulunduğu ifade edilmiştir. İncelenen binalardaki eksiklikler ise; yüzde 64'ünde nemin yol açtığı korozyon (paslanma), yüzde 41'inde malzeme eksikliği,yüzde 18'inde inşaat aşamasında betonun sulanması, yüzde 11'inde eskime ve yıpranma, yüzde 3'ünde proje hatası bulunduğu tesbit edilmiştir. Su yalıtımının inşaat aşamasındaki maliyeti, bina maliyetinin yaklaşık yüzde 3'üdür. Binaların sağlamlığı insan yaşam güvenliği açısından göz önünde bulundurulması gereken en önemli unsurdur. Buna bağlı olarak su yalıtımının sağladığı yarar, maliyetten çok daha önemlidir Yapılacak su yalıtımı; yapınızın taşıyıcı kısımlarında yer alan demirlerin paslanmasını ve taşıma kapasitesinin azalmasını engelleyerek, binanın depreme karşı dayanıklılığını artıracaktır.